Our diplomacy and our military strategy were clearly in contradiction.
- Diplomatik ve askeri stratejimiz açıkça çelişki içindeydi.
Love is a great contradiction. You cannot live without it but at the same time you will be hurt by it.
- Aşk büyük bir çelişkidir. Onsuz yaşayamazsın ancak aynı zamanda onun tarafından zarar verileceksin.
Tom is feeling conflicted.
- Tom çelişkiye düşmüş hissediyor.
Tom had conflicting feelings.
- Tom'un çelişkili duyguları vardı.