She was careful opening the drawer.
- O, çekmeceyi açarken dikkatliydi.
Tom has a drawer full of USB cables.
- Tom'un USB kabloları ile dolu bir çekmecesi var.
You're drawing attention to yourself.
- İlgiyi kendine çekmek istiyorsun.
Sami liked drawing attention.
- Sami dikkat çekmeyi severdi.
It's his job to pull the weeds in the garden.
- Bahçedeki yabani otları çekmek onun işi.
I need a tool for pulling weeds in my garden.
- Benim bahçemdeki yabani otları çekmek için bir alete ihtiyacım var.
When rain's fallen and the soil is moist, it becomes easier to pull out weeds.
- Yağmur yağarsa ve toprak nemli olursa, otları çekmek daha kolay olur.
I'm not going to drag their suitcases around.
- Onların etraftaki valizlerini çekmeyeceğim.
I'm not going to drag their luggage around.
- Onların bagajını çekmeyeceğim.
To some life is pleasure, to others suffering.
- Bazılarına göre hayat zevktir, diğerlerine göre acı çekmektir.
It is man's destiny to suffer.
- Acı çekmek insanın kaderidir.
Tom didn't have the courage to pull the trigger.
- Tom'un tetiği çekmek için cesareti yoktu.
Tom couldn't bring himself to pull the trigger.
- Tom tetiği çekmek için kendini ikna edemedi.
I like to draw pictures.
- Fotoğraf çekmek istiyorum.
She dropped her handkerchief on purpose to draw his attention.
- O onun dikkatini çekmek için kasten mendilini düşürdü.
I'd like to withdraw some money.
- Biraz para çekmek istiyorum.
How much money you would like to withdraw?
- Ne kadar para çekmek istersin?
Tom didn't want to attract attention.
- Tom dikkat çekmek istemiyordu.
Children often cry just to attract attention.
- Çocuklar bazen sırf ilgi çekmek için ağlarlar.
She opened her purse and took out her chequebook.
- Cüzdanını açtı ve çek defterini çıkardı.
Someone stole my wallet. I no longer have a cheque book or a credit card.
- Birisi benim cüzdanımı çaldı. Artık bir çek defterim ya da bir kredi kartım yok.
Man is the only creature that consumes without producing. He does not give milk, he does not lay eggs, he is too weak to pull the plough, he cannot run fast enough to catch rabbits.
- İnsan, üretmeden tüketen tek yaratıktır. Süt vermez, yumurtlamaz, pulluğu çekmek için çok zayıf, tavşanları yakalamak için yeterince hızlı koşamaz.
She wears dotted gowns to catch attention.
- O, dikkat çekmek için puantiyeli elbise giyer.
Tom and I rented a rowboat and went rowing.
- Tom ve ben bir sandal kiraladık ve kürek çekmeye gittik.
Tom usually goes rowing by himself.
- Tom genellikle tek başına kürek çekmeye gider.
We have to pull over.
- Kenara çekmek zorundayız.
Tom said that we weren't allowed to take photographs in this museum.
- Tom bize bu müzede fotoğraf çekmek için izin verilmediğini söyledi.
All you have to do to take a picture is push this button.
- Bir resim çekmek için yapmanız gereken bütün şey bu düğmeye basmaktır.
Tom maxed out his three credit cards and had to take out a high interest loan to pay them off.
- Tom, üç kredi kartının limitini aştı ve onları ödemek için yüksek faizli bir kredi çekmek zorunda kaldı.
Jane went to the bank to take out some money.
- Jane biraz para çekmek için bankaya gitti.
Absorbing information on the internet is like drinking water from a fire hydrant.
- İnternette bilgi çekmek yangın musluğundan su içmek gibidir.
Man is the only creature that consumes without producing. He does not give milk, he does not lay eggs, he is too weak to pull the plough, he cannot run fast enough to catch rabbits.
- İnsan, üretmeden tüketen tek yaratıktır. Süt vermez, yumurtlamaz, pulluğu çekmek için çok zayıf, tavşanları yakalamak için yeterince hızlı koşamaz.
He pulled his son by the ear.
- O, oğlunun kulağını çekti.
He pulled up the weed and threw it away.
- O, otu çekti ve onu attı.
Tom's new shirt shrunk when he washed it and now it doesn't fit.
- Tom yeni gömleğini yıkadığında çekti ve şimdi uymuyor.
My jeans have shrunk.
- Kot pantolonum çekti.
He used to suffer from stomach aches.
- O, mide ağrılarından dolayı acı çekerdi.
It is a shameful fact that, while there are lands where people suffer from hunger, within Japan there are many households and restaurants where much food is thrown away.
- İnsanların açlık çektiği yerler varken, Japonya'da birçok yiyeceğin atıldığı bir sürü meskenlerin ve restoranların olması yüz kızartıcı bir gerçektir.
She drew her gun and said:
- Silahını çekti ve dedi :
Madonna's concert drew a large audience.
- Madonna'nın konseri büyük bir dinleyici çekti.
Roll up your right sleeve.
- Sağ elbise kolunu yukarı çek.
Negative electrons attract positive electrons.
- Negatif elektronlar pozitif elektronlar çekerler.
I find her appearance attractive.
- Onun görünümünü çekici bulurum.
Tom had no choice but to grin and bear it.
- Tom'un ya sabır çekmek dışında bir seçeneği yoktu.
Tom yanked the plug from the wall.
- Tom fişi duvardan çekti.
Tom gave the rope a yank.
- Tom halata ani bir çekiş verdi.