تعريف çekıcilik في التركية الإنجليزية القاموس.
- çekicilik
- attractiveness
The thought of rating people by attractiveness does not seem fair to me.
- Çekicilikle insanları değerlendirme düşüncesi benim için adil görünmüyor.
- çekicilik
- attraction
It's a major tourist attraction.
- O önemli bir turistik çekicilik.
Do you feel any attraction for this book?
- Bu kitap için herhangi bir çekicilik hissediyor musun?
- çekicilik
- appeal
- çekicilik
- sexiness
- çekicilik
- witchery
- çekicilik
- allurement
- çekicilik
- attractiveness, charm, appeal, allure
- çekicilik
- sex appeal
- çekicilik
- fascination
- çekicilik
- glamor
- çekicilik
- charisma
- çekicilik
- romance
- çekicilik
- gilt
- çekicilik
- it
- çekicilik
- affinity
- çekicilik
- pull
- çekicilik
- glamour [Brit.]
- çekicilik
- oomph
- çekicilik
- charm
Her warm personality adds charm to her beauty.
- Onun sıcak kişiliği güzelliğine çekicilik katıyor.
- çekicilik
- desirability
- çekicilik
- comeliness
- çekicilik
- seduction
- çekicilik
- {i} glamour
- çekicilik
- tempting
- çekicilik
- spell
- çekicilik
- allude
- çekicilik
- appealingness
- çekicilik
- allure
- çekicilik
- magnetism
- çekicilik
- magic
- çekicilik
- lure
- çekicilik
- winsome
- çekicilik
- {i} enticement
- çekicilik
- attractability
- çekicilik
- {i} draw
- çekici
- charming
What a charming girl you are!
- Ne çekici bir kızsın!
You look very charming today.
- Bugün çok çekici görünüyorsun.
- çekici
- attractive
I find her appearance attractive.
- Onun görünümünü çekici bulurum.
The attractiveness of his charisma made other people listen.
- Onun karizmasının çekiciliği diğer insanları dinlettirdi.
- çekici
- tow truck
We're waiting for a tow truck.
- Bir çekici bekliyoruz.
Did you call a tow truck?
- Bir çekici çağırdın mı?
- çekici
- {s} stunning
You really do look stunning.
- Gerçekten çekici görünüyorsun.
- çekici
- appealing
She gave me an appealing look.
- O bana çekici bir görünüm verdi.
I think that's really appealing.
- Bence o gerçekten çekici.
- çekici
- sexy
Mary thinks that German accents are sexy.
- Mary Alman aksanlarının çekici olduğunu düşünüyor.
- çekici
- catching
- çekici
- attractive, adorable, inviting, charming, glamorous, devastating, eye-catching, alluring, appealing, engaging, seductive, desirable
- çekici
- {s} ravishing
You look ravishing in that dress.
- O elbisenin içinde çekici duruyorsun.
- çekici
- {i} tractor
- çekici
- {s} captivating
- çekici
- {s} darling
- çekici
- {s} inviting
- cinsel çekicilik
- sexual attraction
- çekici
- canny
- çekici
- (Argo) hottie
- çekici
- (Argo) fly
- çekici
- tower
- çekici
- good-looking
- çekici
- currently
- çekici
- (Otomotiv) coach
- çekici
- pretty
She is very pretty, I mean, she is attractive and beautiful.
- O çok sevimlidir, yani, çekici ve güzeldir.
This is pretty remarkable.
- Bu oldukça dikkat çekici.
- çekici
- (Askeri) tugboat
- çekici
- fascinate
- çekici
- distractive
- çekici
- enticing
- çekici
- taking
- çekici
- (Fizik) charm
I think Tom is charming.
- Tom'un çekici olduğunu düşünüyorum.
What a charming girl you are!
- Ne çekici bir kızsın!
- çekici
- eye-catching
- çekici
- gainly
- çekici
- pulchritudinous
- çekici
- bootylicious
- çekici
- quaint
- çekici
- good-looker
- çekici
- fascinating
Am I really that fascinating?
- Gerçekten bu kadar çekici miyim?
- çekici
- fetch
- çekici
- breakdown van
- çekici
- devastating
- çekici
- puller
- çekici
- intriguing
That's a very intriguing idea.
- O çok ilgi çekici bir fikir.
That's quite intriguing.
- O oldukça ilgi çekici.
- çekici
- tug
- çekici
- likable
- çekici
- (Otomotiv) tow car
- çekici
- adorable
Tom is just adorable.
- Tom sadece çok çekici.
- çekici
- prepossessing
- çekici
- riveting
- çekici
- fetching
- çekici
- winsome
- çekici
- hauler
- çekici
- glamorous
She looked glamorous.
- O çekici görünüyordu.
- çekici
- exotic
- çekici
- fair
The thought of rating people by attractiveness does not seem fair to me.
- Çekicilikle insanları değerlendirme düşüncesi benim için adil görünmüyor.
- çekici
- engaging
- çekici
- alluring
Who is more alluring, Madonna or Marilyn Monroe?
- Kim daha çekici, Madonna mı yoksa Marilyn Monroe mu?
She is very pretty, but not alluring.
- O çok güzel ama çekici değil.
- çekici
- tractive
- çekici
- languorous
- çekici
- magnetic
- çekici
- come-hither
- çekici
- graceful
- çekici
- nifty
- çekici
- personable
- çekici
- winning
- çekici
- {s} catchy
- cinsel çekicilik
- sexiness
- cinsel çekicilik
- sex appeal
- nem çekicilik düzeyi
- (Gıda) humidity potential
- nem çekicilik gücü
- (Gıda) humidity potential
- Çekici
- (Tıp) abducent
- çekici
- witching
- çekici
- charismatic
Your grandfather is very charismatic.
- Büyük baban çok çekici.
- çekici
- juicy
- çekici
- desirable
- çekici
- comely
- çekici
- enthralling
- çekici
- seductive
- çekici
- endearing
- çekici
- engrossing
- çekici
- attractive, appealing
- çekici
- (force, vehicle, instrument, etc.) which can pull, draw, haul, drag, or tug something
- çekici
- bewitching
- çekici
- breakdown van; haulier
- çekici
- haul
- çekici
- towing truck
- çekici
- breakdown truck
- çekici
- wrecker
- çekici
- wrecker, tow truck
- çekici
- {s} nubile
- çekici
- {s} sapid
- çekici
- provocative
- çekici
- {i} haulier
- çekici
- charmins
- çekici
- buxom
- çekici
- {s} toothsome
- çekici
- {s} tempting
I have to admit it's very tempting.
- Onun çok çekici olduğunu kabul etmeliyim.
None of these things look tempting.
- Bu şeylerin hiçbiri çekici görünmüyor.
- çekici
- allure
- çekici
- becoming
- çekici
- simpatico
- çekici
- interesting
That job wasn't very interesting. However, the pay was good.
- O iş, çok ilgi çekici değildi. Ancak, ücreti iyiydi.
This book is interesting and, what is more, very instructive.
- Bu kitap ilgi çekicidir,üstelik çok eğitici.
- çekici
- {s} spicy
- çekici
- tractional
- çekici
- positive