çarptırmak

listen to the pronunciation of çarptırmak
التركية - الإنجليزية
to make or let (someone) steal (something), make or let (someone) swipe (something)
(Matematik) to have or let (someone) multiply (one number) by (another)
to cause (someone's heart) to palpitate, palpitate; to cause (someone's heart) to throb
to cause or allow (one thing) to hit, strike, or bump (another)
to bang, slam
inflict
to have or let (someone) apply an undercoat of (plaster)
to paralyze
condemn
slap on
hit
crack
crash
çarp
impinge
çarp
strike

I swear that it is true, or may lightning strike me down. - Ben bunun doğru olduğuna yemin ederim ya da yıldırım beni çarpsın.

If we don't take the threat of meteor strikes seriously, we'll all die. - Meteor çarpması tehdidini ciddiye almazsak hepimiz öleceğiz.

çarp
multiply

To find degrees in centigrade, subtract 32 from the Fahrenheit temperature, then multiply by 5/9. - Santigrat dereceyi bulmak için, fahrenhayt ısıdan 32 çıkar, sonra 5/9 ile çarp.

To calculate the volume, multiply the length by the width by the depth. - Hacimi hesaplamak için uzunluğu genişlikle ve derinlikle çarp.

çarp
{f} bang

I just banged my head on something. - Kafamı demin bir şeye çarptım.

Tom banged his head on a tree branch. - Tom başını bir ağaç dalına çarptı.

çarp
{f} throb
çarp
{f} multiplying
çarp
{f} pulsating
çarp
multiply by
çarp
pulsate
çarp
hit against
çarp
{f} stub

The thief stubbed his toe on the door. - Hırsız ayak parmağını kapıya çarparak incitti.

çarp
{f} bump

The truck bumped into our car. - Kamyon arabamıza çarptı.

Tom bumped into a Mary on his way to school. - Tom okula giderken Mary diye birine çarptı.

çarp
{f} crashing

Tom closed his eyes and listened to the sound of the waves crashing on the beach. - Tom gözlerini kapadı ve sahile çarpan dalgaların sesini dinledi.

He did not die in the collision. Actually, he had a heart attack before crashing. - O, çarpışmada ölmedi, aslında kazadan önce bir kalp krizi geçirdi.

çarp
collide with
çarp
{f} butt
çarp
{f} stricken
çarp
crash

Tom says he saw who crashed into Mary's car. - Tom Mary'nin arabasına kimin çarptığını gördüğünü söylüyor.

Tom was admiring my new car at the time the truck crashed into it. - Tom, kamyon yeni arabama çarptığı zaman ona hayran oluyordu.

çarp
multiplied

3 multiplied by 5 is 15. - 3, 5 ile çarpılırsa 15'tir.

cezaya çarptırmak
to fine; to punish; to penalize; to sentence
cezaya çarptırmak
to fine, to punish
para cezasına çarptırmak
to fine
para cezasına çarptırmak
amerce
topu banda çarptırmak
cushion
çarp
pulse
çarp
smite
çarp
multiplyby
çarp
smote
çarp
warp

I think videogames are warping our kids minds. - Ben video oyunlarının çocuklarımızın kafalarını çarpıttığını düşünüyorum.

The door frame is warped and the door won't close properly. - Kapı kasası çarpık ve kapı uygun şekilde kapanmayacak.

çarp
smitten
ölüm cezasına çarptırmak
condemn to death
التركية - التركية
Yankesiciye kaptırmak
Çarpma işini yaptırmak veya çarpmasına yol açmak
çarptırma
Çarptırmak işi