çarpışma

listen to the pronunciation of çarpışma
التركية - الإنجليزية
{i} collision

This car brakes automatically to avoid collisions. - Bu araba çarpışmaları önlemek için otomatik olarak fren yapar.

He did not die in the collision. Actually, he had a heart attack before crashing. - O, çarpışmada ölmedi, aslında kazadan önce bir kalp krizi geçirdi.

{i} clash
impact
conflict
rencontre
joining battle, entering into combat, engagement
scrummage
skirmish
scrum
action
fighting, combat, battle
smash up
collision, smash, smash-up; conflict, fight, combat, skirmish, action
encounter
combat
bump
collision; clash; banging; bumping
set to
scrimmage
(gemi) foul
smash
engagement
crash

We prepared ourselves for the crash. - Çarpışma için kendimizi hazırladık.

He did not die in the collision. Actually, he had a heart attack before crashing. - O, çarpışmada ölmedi, aslında kazadan önce bir kalp krizi geçirdi.

foul
face off
(Bilgisayar) collisions

This car brakes automatically to avoid collisions. - Bu araba çarpışmaları önlemek için otomatik olarak fren yapar.

It is generally thought that the earth's water came from collisions with comets. - Genel olarak, dünyadaki suyun kuyrukluyıldızlarla çarpışmalardan geldiği düşünülür.

{i} clashing
crackup
battle

You can win all the battles yet lose the war. - Sen bütün çarpışmaları kazanabilirsin ama savaşı kaybedebilirsin.

collisional
crashing

He did not die in the collision. Actually, he had a heart attack before crashing. - O, çarpışmada ölmedi, aslında kazadan önce bir kalp krizi geçirdi.

setto
rencounter
çarpışmak
bump
çarpışmak
clash
çarpışmak
collide
çarpışma frekansı
collision frequency
çarpışma iyonlaşması
collision ionization
çarpışma kesidi
collision cross section
çarpışma noktası; kapasite yetersizlik olasılığı; prosedürel madde
(Askeri) point of impact; probability of incapacitation; procedural item
çarpışma sesi
clash
çarpışma veya hastalık nedenli olmayan yaralanmalar
(Askeri) injured other than hostilities or illness
çarpışma yeri
action station
çarpışma yoğunluğu
collision density
çarpışmak
knock
çarpışmak
knock against
çarpışmak
fight
çarpışmalar
(Bilgisayar,Fizik) collisions

It is generally thought that the earth's water came from collisions with comets. - Genel olarak, dünyadaki suyun kuyrukluyıldızlarla çarpışmalardan geldiği düşünülür.

This car brakes automatically to avoid collisions. - Bu araba çarpışmaları önlemek için otomatik olarak fren yapar.

çarpış
collide

The car collided with a truck. - Araba bir kamyonla çarpıştı.

When I was 17, I injured myself playing football. I collided with someone and as a result of this I broke some of my teeth. - 17 yaşındayken, futbol oynarken kendimi yaraladım. Birisiyle çarpıştım ve bunun sonucu olarak dişlerimden bazılarını kırdım.

çarpış
{f} smashing
çarpış
knock against
çarpış
{f} skirmish
çarpış
{f} clash
çarpışmak
run into each other
çarpışmak
skirmish
çarpışmak
battle
esnek çarpışma
elastic collision
füze angajman/çarpışma bölgesi
(Askeri) missile engagement zone
göğüs göğüse çarpışma
single combat
göğüs göğüse çarpışma
dogfight
göğüs göğüse çarpışma
close combat
göğüs göğüse çarpışma
hand to hand combat
kafa kafaya çarpışma
head-on collision
kusurlu çarpışma
(Ticaret) negligent collision
teke tek çarpışma
single combat
çarpış
clashing
çarpışmak
cannon
çarpışmak
combat
çarpışmak
encounter
çarpışmak
knock together
çarpışmak
to fight, battle, contend
çarpışmak
come into collision
çarpışmak
to collide, to bump, to clash, to crash into each other; to fight, to battle
çarpışmak
to join battle, enter into combat
çarpışmak
to collide; to clash; to hit, bang, or bump against each other
çarpışmak
do battle
çarpışmak
to skirmish. çarpışan arabalar dodgem cars, dodgems, bumper cars
çarpışmak
(Fiili Deyim ) collide with
çok araçlı çarpışma
pileup
önden çarpışma
front end collision
التركية - التركية
Öncülerin veya küçük birliklerin yaptıkları küçük savaşma
Çarpışmak işi, müsademe, sadme
Çarpışmak işi, müsademe, sadme. Öncülerin veya küçük birliklerin yaptıkları küçük savaşma: "Bu, iki cephe arasında ilk çarpışmadır."- Y. Z. Ortaç
muhasamat
(Osmanlı Dönemi) ÂSİB
çarpış
Çarpma işi veya biçimi
çarpışmak
Birbirine üstün gelmeye çalışmak
çarpışmak
Birbirine çarpmak, tokuşmak: "Kompartmana girdi ve eşyalarını raflara koymaya çalışan Pervin'le çarpıştı."- H. E. Adıvar
çarpışmak
Vuruşmak: "Karşımıza çıkacak olan kuvvet, kim ve ne olursa olsun, behemehâl çarpışırız ve muvaffak oluruz."- Atatürk
çarpışmak
Birbirine çarpmak, tokuşmak
çarpışmak
Vuruşmak
çarpışma
المفضلات