تعريف çalma في التركية الإنجليزية القاموس.
- {i} playing
Next month it'll be five years since he began playing the violin.
- Önümüzdeki ay keman çalmaya başlayalı beş yıl olacak.
My hobby is playing the guitar.
- Gitar çalmak benim hobim.
- {i} stealing
He descended to stealing.
- O, çalmaya tenezzül etti.
He is capable of stealing.
- O çalma yeteneğine sahiptir.
- larceny
- knock
Tom entered the room without knocking.
- Tom kapıyı çalmadan odaya girdi.
You should have knocked before you came in.
- İçeri girmeden önce kapıyı çalmalıydın.
- prov. milk to which yogurt starter has been added
- chasing (a metal object)
- strike
- ringing or tolling (a bell); pealing (bells); sounding (a trumpet); blowing, tooting (a horn or whistle)
- defalcation
- rendition
- blow
- (a bell's) ringing or tolling; pealing (of bells); (a telephone's) ringing; striking or chiming (of a clock); playing (of a record player, a tape player, a radio)
- knocking on (a door)
- playing (a musical instrument, a piece of music, a record, a record player, a tape player, a radio)
- pilferage
- (müzik) rendering
- abstraction
- theft
- stolen
- (yeşile vb.) tendency
- (Askeri) embezzlement
- performance
- (Bilgisayar) do not play
- (Muzik) rendering
- improvise
- stealage
- rap
- çalmak
- ring
- çalmak
- play
Tom decided to give up playing guitar professionally.
- Tom profesyonel olarak gitar çalmaktan vazgeçmeye karar verdi.
I want to play the guitar.
- Gitar çalmak istiyorum.
- çalmak
- steal
Tom accused Mary of stealing some money.
- Tom, Mary'yi biraz para çalmakla suçladı.
She accused me of stealing her money.
- O beni parasını çalmakla suçladı.
- çalma elin kapısını çalarlar kapını
- (Atasözü) Tit for tat
- çalma hastalığı
- (Psikoloji, Ruhbilim) Kleptomania
- çalma maden
- chased metal
- çalma sesi
- ring
- çal
- steal
He was spotted stealing cookies.
- Kurabiyeleri çalarken belirlendi.
They must have suspected me of stealing.
- Çalmayla ilgili olarak benden şüphelenmiş olmalılar.
- çalmak
- to steal, to run away with sth, to rip sth off, to knock sth off ; to strike, to ring, to sound, to chime, to peal; to play, to execute; (kapı) to knock; to blow; to border on, to verge on; to smear, to spread; to add, to mix into
- çalmak
- {f} snitch
- çal
- engage
- kutsal şeyleri çalma
- sacrilege
- çalmak
- pilfer
- çal
- rang
She was just about to take a bath when the bell rang.
- Zil çaldığında tam banyo yapmak üzereydi.
Although the alarm rang I failed to wake up.
- Alarm çalmasına rağmen uyanamadım.
- kara çalma
- aspersion
- kara çalma
- slandering
- kara çalma
- calumny
- kara çalma
- defamation
- kara çalma
- scandal
- ses çalma
- (Bilgisayar) audio playback
- sürekli çalma
- (Bilgisayar) continuous play
- top çalma
- (Spor) picpocket
- top çalma
- (Spor) steal
- uzun çalma
- (Bilgisayar) long play
- çal
- (Sanat) grey
- çalmak
- stole
He accused me of having stolen his watch.
- O beni onun saatini çalmakla suçladı.
Tom accused me of having stolen his watch.
- Tom beni saatini çalmakla suçladı.
- çalmak
- border on
- çalmak
- mix into
- çalmak
- embezzle
- çalmak
- spread
- çalmak
- rung
- çalmak
- take away
- çalmak
- smear
- çalmak
- {f} toll
The bells of danger toll for them.
- Onlar için tehlike çanları ağır ağır çalmaktadır.
- çalmak
- glom
- çalmak
- take
It takes years of practice to play the piano well.
- Piyanoyu iyi çalmak için, yıllarca pratik yapmak gerekir.
- çalmak
- verge on
- çalmak
- strum
- çal
- {f} thieve
The thieves stole the giant gold coin without being noticed by security guards or activating the alarm system.
- Hırsızlar güvenlik görevlileri tarafından fark edilmeden veya alarm sistemini harekete geçirmeksizin kocaman altın madeni paraları çaldılar.
The thieves tried to steal the woman's car, but they couldn't because they didn't know how to drive a manual.
- Hırsızlar kadının arabasını çalmak istedi fakat beceremediler çünkü düz vites kullanmasını bilmiyorlardı.
- çal
- rung
I ran to school, but the bell had already rung.
- Okula koştum, ama zil çoktan çalmıştı.
No sooner had the bell rung than the teacher came into the classroom.
- Zil çalar çalmaz öğretmen sınıfa geldi.
- çal
- {f} chime
- çal
- walk away with
- çal
- {f} thieving
It appears that my husband is cheating on me with my friend. I want to tell her: You thieving cat!.
- Bana öyle geliyor ki kocam beni arkadaşımla aldatıyor.Ona söylemek istiyorum:Sen kedi çalıyorsun!.
- çal
- (Bilgisayar) play
My hobby is playing the guitar.
- Gitar çalmak benim hobim.
I am playing the guitar now.
- Şimdi gitar çalıyorum.
- çal
- {f} stealing
They must have suspected me of stealing.
- Çalmayla ilgili olarak benden şüphelenmiş olmalılar.
He is guilty of stealing.
- O çalmaktan suçludur.
- çal
- mooch
- çal
- {f} stole
Mark Zuckerberg stole my idea!
- Mark Zuckerberg fikrimi çaldı!
My car was stolen last night.
- Dün gece arabam çalındı.
- çal
- {f} stolen
The police have been searching for the stolen goods for almost a month.
- Polis, neredeyse bir aydır çalınan eşyaları arıyor.
My car was stolen last night.
- Dün gece arabam çalındı.
- çal
- strum
- çal
- {f} ringed
- çal
- {f} ring
If the telephone rings, can you answer it?
- Eğer telefon çalarsa cevap verebilir misin?
The telephone was just ringing, wasn't it?
- Az önce telefon çalıyordu, değil mi?
- çal
- purloin
- çalmak
- rob
- çalmak
- appropriate
- çalmak
- sound
- çalmak
- put in
- çalmak
- run away with
- çalmak
- slap
- çalmak
- give off
- çalmak
- execute
- çalmak
- thieve
The thieves tried to steal the woman's car, but they couldn't because they didn't know how to drive a manual.
- Hırsızlar kadının arabasını çalmak istedi fakat beceremediler çünkü düz vites kullanmasını bilmiyorlardı.
- çalmak
- strike
- çalmak
- {f} hijack
- gitar çalma
- guitar
- çal
- toll
For whom do the bells toll?
- Çanlar kimin için çalıyor?
The bells of danger toll for them.
- Onlar için tehlike çanları ağır ağır çalmaktadır.
- çal
- plagiarize
- çalmak
- finger
- çalmak
- stealers
- banttan çalma
- playback
- boru çalma
- piping
- flüt çalma
- fluting
- kara çalma
- slandering, aspersion
- kara çalma
- slander
- kaval çalma
- piping
- koroner çalma
- (Tıp) coronary steal
- koroner çalma olayı
- (Tıp) coronary steal phenomenon
- kuş yumurtalarını çalma
- bird nesting
- kötü çalma
- strum
- piyano ile caz çalma
- boogie-woogie
- plâk çalma zamanı
- (radyo) needle time
- servis çalma
- (Askeri) theft of service
- standart çalma
- (Bilgisayar) standard play
- trampet çalma
- tattoo
- çal
- shoplift
Sami shoplifted the latex gloves.
- Sami dükkandan lateks eldivenler çaldı.
- çal
- pilfer
- çal
- start
Can you help me? I can't make out how to start this machine.
- Bana yardımcı olur musun? Bu makineyi nasıl çalıştıracağımı bilmiyorum.
Tom didn't start to study French until he was thirty.
- Tom otuzuna kadar Fransızca çalışmaya başlamadı.
- çal
- toot
The tooth fairy wants to steal your teeth.
- Diş perisi sizin dişlerinizi çalmak istiyor.
- çalmak
- blow
- çalmak
- to play (a musical instrument, a piece of music, a record, a record player, a tape player, a radio)
- çalmak
- pinch
- çalmak
- (müzik) play
- çalmak
- (for frost, copper, soot) to spoil (something)
- çalmak
- to be very eager (to do something), be raring to go; always to be ready (to do something), be ready (to do something) at the drop of a hat
- çalmak
- (yeşile vb.) tend
- çalmak
- (for one color) to be tinged with (another)
- çalmak
- hoist
- çalmak
- (tamtam vb.) beat out
- çalmak
- heist
- çalmak
- prov. (for someone's height) to verge on (a specified length): Boyu kısaya çalıyor. She's on the short side
- çalmak
- crib
- çalmak
- cop
- çalmak
- knock
Tom stopped knocking on the door as soon as he realized Mary wasn't home.
- Tom Mary'nin evde olmadığını farkeder etmez kapıyı çalmaktan vazgeçti.
Tom didn't even bother knocking on the door.
- Tom bile kapıyı çalmak için rahatını bozmadı.
- çalmak
- grind
- çalmak
- (renk) verge on
- çalmak
- mooch
- çalmak
- to steal, take (something) unlawfully
- çalmak
- defalcate
- çalmak
- lift
- çalmak
- (hayvan) rustle
- çalmak
- adopt
- çalmak
- nobble
- çalmak
- to add (an ingredient) to (a liquid)
- çalmak
- (telli çalgı) twang
- çalmak
- jingle
- çalmak
- (for a clock) to strike (an hour)
- çalmak
- to be elated, be on top of the world; to be tickled pink
- çalmak
- verge into
- çalmak
- to wield (a sword, a whip, an oar) with all one's might. çalıp çırpmak to steal anything he/she can get his/her hands on. Çalmadığım kapı kalmadı. I've left no stone unturned. çalmadan oynamak
- çalmak
- walk away with
- çalmak
- bag
- çalmak
- (çan) chime
- çalmak
- knelt
- çalmak
- (saat) strike
- çalmak
- (davul) beat
- çalmak
- filch
- çalmak
- incline
- çalmak
- make off with
- çalmak
- grind out
- çalmak
- (çanlar) peal
- çalmak
- verge
- çalmak
- (for someone's accent) to have something of (a specified language) about it: Dili Fransızcaya çalıyor. There's something French about his accent
- çalmak
- render
- çalmak
- hoot
- çalmak
- to throw or hurl (something, someone) to (the ground)
- çalmak
- to knock on (a door)
- çalmak
- to cut (something) diagonally; to cut (cloth) on the bias
- çalmak
- to chase (a metal object)
- çalmak
- knock off
- çalmak
- (for a bell) to ring or toll; (for bells) to peal; (for a telephone) to ring; (for a buzzer) to buzz; (for a trumpet) to sound; (for a clock) to strike or chime; (for a horn or whistle) to blow or toot, be blown or tooted; (for a musical instrument, a record, a record player, a tape player, a radio) to play, be played; (for a piece of music) to be played
- çalmak
- jangle
- çalmak
- abstract
- çalmak
- hook
- çalmak
- (kapı) rap
- çalmak
- prov. to spread or smear (one thing) on (another)
- çalmak
- to ring or toll (a bell); to peal (bells); to sound (a trumpet); to blow, toot (a horn or whistle); to buzz (a buzzer)
- çalmak
- nick
- çalmak
- pluck
- çalmak
- perform
- çalmak
- touch
- çalmak
- {f} swipe
- çalmak
- {f} whip
- çalmak
- {f} scrounge
- çalmak
- chime
- çalmak
- snaffle
- çalmak
- prig
- çalmak
- {f} plunder
- çalmak
- {f} sneak
Tom sneaked into a warehouse to steal spare parts.
- Tom yedek parça çalmak için bir depoya gizlice girdi.
- çalmak
- cabbage
- çalmak
- walk off with
- çalmak
- ding
- çene çalma
- crack
- çevrim çalma
- cycle stealing
- ıslık çalma
- whistling
Tom started whistling a happy tune.
- Tom mutlu bir melodiyle ıslık çalmaya başladı.
Please stop whistling.
- Lütfen ıslık çalmaktan vazgeç.