تعريف çalışan في التركية الإنجليزية القاموس.
- employee
Tom doesn't know how to treat his employees properly.
- Tom çalışanlarına düzgün bir şekilde nasıl davranacağını bilmiyor.
Tom has more than three hundred employees.
- Tom'un üç yüzden daha fazla çalışanı var.
- laboring
- active
- labouring [Brit.]
- working
Tom currently has ten people working for him.
- Tom şu anda onun için çalışan on kişiye sahip.
Freddy's been working the graveyard shift the past month, so he hasn't been able to see any of his friends who work normal hours.
- Freddy geçen ay mezarlıkta vardiyalı olarak çalışıyordu, bu yüzden normal saatlerde çalışan arkadaşlarından herhangi birini göremiyordu.
- working; employee, worker
- worker
Health workers aid people in need.
- Sağlık çalışanları ihtiyacı olan insanlara yardım eder.
If you want your workers to be happy, you need to pay them a decent wage.
- Çalışanlarınızın mutlu olmasını istiyorsanız, onlara yeterli bir ücret ödemelisiniz.
- running
The girl running over there is my sister.
- Orada çalışan kız kız kardeşimdir.
He's an advocate of barefoot running.
- O yalınayak çalışan bir avukat.
- operative
- personnel
- going
- labouring
- working at
- çalışan nüfus
- active population
- çalışan nüfus
- working population
- çalış
- {f} working
Administrator and moderators are working for the best language tool, Tatoeba Project.
- Yönetici ve moderatörler en iyi dil aracı Tatoeba Project için çalışıyorlar.
While working, she had an accident.
- O çalışırken bir kaza yaptı.
- kafası çalışan
- smart
- yaranmaya çalışan kimse
- adulator
- çalış
- {f} studied
If she studied hard, she could pass the test.
- Sıkı çalışsa, sınavı geçebilir.
If only I had studied harder for the exam.
- Keşke sınav için daha sıkı çalışsaydım.
- çalış
- {f} functioning
The liver is no longer functioning.
- Karaciğer artık çalışmıyor.
The machine has stopped functioning.
- Makine çalışmayı durdurdu.
- çalışanlar
- (Bilgisayar,Ticaret) employees
Send me the best employees that money can buy. Money is no object.
- Bana paranın satın alabileceği en iyi çalışanları gönder. Para sorun değil.
He treats his employees well.
- O, çalışanlarına iyi davranır.
- aralıksız çalışan
- perpetual
- birlikte çalışan
- co-operative
- birlikte çalışan
- (Bilgisayar) coworker
- birlikte çalışan
- synergetic
- el ile çalışan
- (Ticaret) manual
- el ile çalışan aygıtlar
- (Bilgisayar) manual devices
- evde çalışan
- homeworker
- fiilen çalışan
- (Kanun) acting
- windows altında çalışan
- (Bilgisayar) running under windows
- çalış
- (Sanat) touch
I'm trying to get in touch with her sister.
- Kız kardeşiyle temasa geçmeye çalışıyorum.
I tried to get in touch with the police.
- Polisle bağlantı kurmaya çalıştım.
- çalış
- (Muzik) execution
- çalışanlar
- shopfloor
- çalışanlar
- work force
- çalış
- {f} labor
He works in the laboratory.
- O labaratuarda çalışır.
They labored in the factories.
- Onlar fabrikalarda çalıştılar.
- çalış
- {f} wrought
- çalış
- {f} worked
I worked for a full 24 hours without getting any sleep.
- Hiç uyumadan tam 24 saat çalıştım.
I worked hard to succeed.
- Başarmak için sıkı çalıştım.
- çalış
- {f} studying
I'm studying the American drama.
- Amerikan dramasını çalışıyorum.
Why are you studying English so hard? To be an English teacher.
- Niçin çok İngilizce çalışıyorsun?İngilizce öğretmeni olmak için.
- çalış
- {f} attempt
They're attempting to contact her.
- Onunla iletişim kurmaya çalışıyorlar.
We'll attempt to start the class soon.
- Yakında sınıfı başlatmak için çalışacağız.
- çalış
- {f} study
But then he fell in love with Jane Wilde, a student studying languages in London.
- Ama sonra o Londra'da dilleri çalışan bir öğrenci olan Jane Wilde'a aşık oldu.
I like studying history.
- Tarih çalışmayı severim.
- çalış
- {f} work
She had an accident while working.
- O çalışırken bir kaza yaptı.
He had an accident while working.
- O çalışırken bir kaza yaptı.
- çalış
- {f} run
How many times a day does that bus run?
- O otobüs günde kaç kez çalışır?
None of the computers can continue to run with a burnt card.
- Bilgisayarların hiçbiri yanmış bir kartla çalışmaya devam edemez.
- çalış
- {f} labour
- çalışanlar
- shop floor
- çalışanlar
- staff
The office staff worked quickly and efficiently to resolve the problem.
- Ofis çalışanları problemi çözmek için hızlı ve etkili çalıştılar.
- çalışanlar
- shop floor workers
- 400 çalışan
- 400 employees
- hava gazı ile çalışan lambanın ucu
- The tip of the lamp with the air-gas
- öç almaya çalışan kimse
- anyone who tries to take revenge
- Kartuşla Çalışan Alet; müşterek adres rehberi
- (Askeri) cartridge actuated device; collective address designator
- akıllı görünmeye çalışan kimse
- clever dick
- altından geçen su ile çalışan
- undershot
- anne babası çalışan çocuk
- latchkey child
- anne babası çalışan çocuk
- door key child
- arı gibi çalışan kimse
- bee
- arı gibi çalışan kimse
- grub
- ayakla çalışan
- foot operated
- aynı kurumda çalışan kimse
- confrere
- az ücretle çalışan
- sweated
- ağır işte çalışan kimse
- drudge
- başkasının adına çalışan yazar
- ghost writer
- beyazlara çalışan zenci
- Uncle Tom
- bilimsel yöntemlerle çalışan kimse
- scholastic
- birlikte çalışan
- coefficient
- bozuk parayla çalışan
- coin op
- bozuk parayla çalışan
- coin operated
- bölge oylarını toplamaya çalışan partili
- ward heeler
- büroda çalışan
- white-collar
- dini tatil günü çalışan kimse
- Sabbathbreaker
- dönerek çalışan
- rotary
- düğme ile çalışan
- push button
- düşman için çalışan gizli örgüt
- fifth column
- elle çalışan
- hand operated
- elle çalışan vinç
- hand lifting winch
- eşek gibi çalışan işçi
- slogger
- eşek gibi çalışan kimse
- workhorse
- gazla çalışan
- gas fired
- grevciler yerine çalışan işçiler
- scab labor
- gönüllü çalışan kimse
- improver
- gönüllü çalışan rahibe
- lay sister
- gönüllü çalışan rahip
- lay brother
- havayla çalışan
- air operated
- hedef bölgesi; çalışan donanım; harekat sahası; Harekat Aeroloji Meteoroloji Ve
- (Askeri) objective area; operating assembly; operational area; Operations Aerology shipboard METOC division
- heyecanlandırmaya çalışan kimse
- emotionalist
- hükümet izniyle çalışan korsan gemi
- privateer
- hükümet izniyle çalışan korsan gemi tayfası
- privateer
- iki yönlü çalışan
- double action
- iki yönlü çalışan
- double acting
- ikili çalışan casus
- double agent
- ikinci işte çalışan kimse
- moonlighter
- ilgi çekmeye çalışan
- (Argo) drama queen
- ilgi çekmeye çalışan kimse
- showman
- insan gücünün üstünde çalışan işçi
- shock worker
- istem dışı çalışan
- vegetative
- kendi kendine çalışan
- self-operating
- kendini göstermeye çalışan
- clever clever
- korsan çalışan araç
- pirate
- kusur bulmaya çalışan
- exceptious
- kutsal günde çalışan kimse
- Sabbathbreaker
- makine ile çalışan
- power operated
- motorla çalışan
- power driven
- motorla çalışan
- motor driven
- nöbetleşe çalışan şey
- relay
- ofiste çalışan
- white-collar
- okulda maaşlı çalışan öğrenci
- sizar
- para ile çalışan kollu satış makinası
- one armed bandit
- part time çalışan kimse
- part timer
- parça başı çalışan kimse
- pieceworker
- posta siparişi ile çalışan işletme
- mail order house
- roket motoruyla çalışan
- rocket-propelled
- sabahlara kadar çalışan kimse
- lucubrator
- serbest çalışan
- self employed
- sosyeteye girmeye çalışan kimse
- social climber
- soylulara sokulmaya çalışan kimse
- tufthunter
- su ile çalışan
- hydrostatic
- tam gün çalışan kimse
- full timer
- toplum için çalışan
- idealistic
- toplumsal statüsünü yükseltmeye çalışan kimse
- social climber
- türbinle çalışan
- turbine powered
- tıkır tıkır çalışan
- well-oiled
- yaranmaya çalışan
- adulatory
- yaranmaya çalışan
- subservient
- yarım gün okuyup yarım gün çalışan çocuk
- half-timer
- yarım gün çalışan kimse
- part timer
- yerine çalışan kimse
- stand in
- yüksekte çalışan inşaat işçisi
- spiderman
- zenci gibi olmaya çalışan
- wigger
- zenci gibi olmaya çalışan
- wigga
- çalış
- labored
They labored day after day.
- Onlar üst üste her gün çalıştılar.
They labored in the factories.
- Onlar fabrikalarda çalıştılar.
- çalışanlar
- workpeople
- çalışanlar
- personnel
- çok çalışan
- laborious
- çok çalışan
- laboured [Brit.]
- çok çalışan
- labored
- çok çalışan
- hardworking
- öne çıkmaya çalışan
- pushy
- üç aylık aralıklarla çalışan ceza mahkemesi
- quarter sessions
- üç kuruşa çalışan
- sweated
- ısmarlama çalışan
- bespoke
- ısmarlama çalışan terzi
- bespoke tailor