The baby is called Tom.
- Bebek Tom olarak çağrılıyor.
Linda was called back from college by her father's sudden illness.
- Linda, babasının ani hastalığı yüzünden üniversiteden geri çağrıldı.
Let's try to make the call once more.
- Bir kez daha çağrı yapmaya çalışalım.
The U.S. is calling for an arms embargo against violators of the treaty.
- ABD anlaşmayı ihlal edenlere karşı bir silah ambargosu çağrısında bulunuyor.
She heard someone calling for help.
- O, yardım çağrısı yapan birini duydu.
Fadil received a court summons.
- Fadıl bir mahkeme çağrısı aldı.
A summons has been issued.
- Bir çağrı yayımlandı.