çağlar

listen to the pronunciation of çağlar
التركية - الإنجليزية
ages
air ground engagement system
stands for advanced glycosylation (gly-KOH-sih-LAY-shun) endproducts AGEs are produced in the body when glucose links with protein They play a role in damaging blood vessels, which can lead to diabetes complications
plural of age
third-person singular of age
AGES 10
Someone who is ages with someone else is the same age as that person My James is ages wi her David
{i} (Informal) long or extended period of time (e.g.: "She left the house ages ago")
çağ
{i} epoch
çağ
age

We often hear it said that ours is essentially a tragic age. - Biz genellikle, bizimkinin aslında trajik bir çağ olduğunun söylenildiğini duyuyoruz.

This magnificent cathedral dates back to the Middle Ages. - Bu muhteşem katedral orta çağlara kadar dayanır.

çağ
period
çağlar boyu
down the ages
çağlar boyu süren
agelong
çağlar boyunca
down the ages
çağlar önce
eonian
çağ
era

The Medieval Era gave way to the Renaissance. - Orta çağ Rönesansa yol açtı.

The revolution brought in a new era. - Devrim yeni bir çağ getirdi.

çağ
(Politika, Siyaset) cycle
çağ
time

The Diaoyu Islands have been Chinese territory since ancient times. - Diaoyu adaları çok eski çağlardan beri Çin toprağı olmuştur.

Salt was a rare and costly commodity in ancient times. - Eski çağlarda tuz az bulunan ve maliyetli bir metaydı.

çağ
day

The other day, I got a call from her. - Geçen gün ondan bir çağrı aldım.

He was regarded as the greatest writer of the day. - Çağının en iyi yazarı olarak görülüyordu.

eski çağlar
antiquity
çağ
date

This magnificent cathedral dates back to the Middle Ages. - Bu muhteşem katedral orta çağlara kadar dayanır.

His ideas are up to date. - Onun fikirleri çağdaş.

antik çağlar
antiquity
karanlık çağlar
Dark Ages
tarihi çağlar
ancient ages
çağ
time; age, period; era, epoch
çağ
age, period
çağ
times

Salt was a rare and costly commodity in ancient times. - Eski çağlarda tuz az bulunan ve maliyetli bir metaydı.

That castle was built in ancient times. - O kale eski antik çağda inşa edilmiştir.

çağ
the right time (for something)
çağ
era, epoch
التركية - التركية
(Osmanlı Dönemi) Kayalara veya setlere çarparak, yerden köpürerek düşen su. Şelâle, çağlayan
Çağlayan
tarih öncesi çağlar
Yazının bulunmasından önceki çağlar
ÇAĞ
(Osmanlı Dönemi) Yaş
ÇAĞ
(Osmanlı Dönemi) Boy, kamet, tenâsüb, lüzumu derece semizlik.* Devir, tarih çağları. İlkçağ, Ortaçağ, Yeniçağ, Yakınça
ÇAĞ
(Osmanlı Dönemi) Zaman, vakit, esnâ, hengâm, mevsim
Çağ
(Osmanlı Dönemi) KIVAM
Çağ
asır
Çağ
vakit
çağ
Hayatın çocukluk, gençlik gibi türlü dönemlerinden her biri, yaş
çağ
Zaman parçası, vakit
çağ
Bir şeyin uygun, elverişli zamanı: "Kendi çocuğu daha evlenecek çağda olmadığına göre kim bilir kimleri baş göz etmiştir."- S. F. Abasıyanık
çağ
Kendine özgü bir özellik taşıyan zaman parçası, dönem, devir: "Dünya atom çağında, biz hâlâ medeniyet kavgası içindeyiz."- F. R. Atay
çağ
Kendine özgü bir özellik taşıyan zaman parçası, dönem, devir
çağ
Bir şeyin uygun, elverişli zamanı
çağ
Tarihin ayrıldığı dört büyük bölümden her biri, kurun
çağ
örgü şişi
çağ
Tarihin ayrıldığı dört büyük bölümden her biri
çağ
Bir katmanın oluştuğu süre
çağ
Evlerde pis suların aktığı çukur
çağ
Hayatın çocukluk, gençlik gibi türlü dönemlerinden her biri, yaş: "Yazık ki delikanlılık çağını çoktan aşmıştır, şakaklarına kır düşmüştür, ayrıca hastadır."- R. H. Karay
çağlar
المفضلات