Tom had once been madly in love with Mary.
- Tom bir zamanlar Mary'ye çılgınca âşıktı.
Joe is madly in love with that girl.
- Joe bu kıza çılgınca âşık.
Tom made a frantic attempt to finish painting the fence before dark.
- Tom hava kararmadan önce çiti boyamayı bitirmek için çılgınca bir girişim yaptı.
Tom struggled frantically.
- Tom çılgınca mücadele etti.
The consumer price index has been fluctuating wildly.
- Tüketici fiyat endeksi çılgınca dalgalanıyor.
His heart was beating wildly.
- Kalbi çılgınca çarpıyordu.
Sami was frantically waving a flashlight.
- Sami çılgınca bir el feneri sallıyordu.
Tom struggled frantically.
- Tom çılgınca mücadele etti.
It may seem like a crazy idea, but I think we should go visit Tom and Mary right now.
- Bu çılgınca bir fikir gibi görünebilir fakat sanırım hemen şu anda Tom'u ve Mary'i ziyaret etmeye gitmeliyiz.
Her ideas sound crazy.
- Onun fikirleri çılgınca görünüyor.
The consumer price index has been fluctuating wildly.
- Tüketici fiyat endeksi çılgınca dalgalanıyor.
His heart was beating wildly.
- Kalbi çılgınca çarpıyordu.