çıkarmamak

listen to the pronunciation of çıkarmamak
التركية - الإنجليزية
(neg. form of çıkarmak ) not to shut in
shut in
keep on
çıt çıkarmamak
not to make a sound, not to utter a peep
çıt çıkarmamak
to make no noise, to keep silent
çık
drop out of
çık
(Bilgisayar) break

What would you do if war were to break out? - Savaş çıksa ne yaparsın?

I went for a walk after breakfast. - Kahvaltıdan sonra yürüyüşe çıktım.

çık
(Bilgisayar) escape

Her name often escapes me. - Onun adı sık sık hatırımdan çıkıyor.

Tom pointed to the fire escape. - Tom yangın çıkışını işaret etti.

çık
{f} exit

Where is the emergency exit? - Acil çıkış kapısı nerede?

Emergency exits must be kept free of blockages for public safety. - Acil çıkış yolları, kamu güvenliği için tıkanıklıklardan uzak tutulmalıdır.

çık
got out

When I got out of prison, Tom helped me get back on my feet. - Hapishaneden çıktığımda, Tom tekrar ayaklarımın üstünde durmama yardımcı oldu.

Tom got out of the hospital. - Tom hastaneden çıktı.

çık
{f} exited

Tom exited the tunnel at 80 miles an hour. - Tom saatte 80 mil hızla tünelden çıktı.

The old woman exited the bus. - Yaşlı kadın otobüsten çıktı.

çık
went forth
çık
go out

Daddy, may I go out and play? - Baba, dışarıya çıkıp oyun oynayabilir miyim?

I'm going to go out this afternoon. - Bu öğleden sonra dışarıya çıkacağım.

çık
move up
çık
emerge

The robber emerged from the darkness. - Karanlıktan bir soyguncu ortaya çıktı.

Emergency exits must be kept free of blockages for public safety. - Acil çıkış yolları, kamu güvenliği için tıkanıklıklardan uzak tutulmalıdır.

çık
gone forth
çık
took off for
çık
go forth
çık
emanate
çık
take off for
çık
taken off for
çık
get out

They'll get out of class in forty minutes. - Kırk dakika içerisinde sınıftan çıkacaklar.

I couldn't get out of my garage because there was a car in the way. - Yolda bir araba olduğu için garajımdan çıkamadım.

akıldan çıkarmamak
to bear in mind, to take into consideration
gıkını çıkarmamak
to clam up
hatırından çıkarmamak
to keep in mind, continue one's concern for
ses çıkarmamak
let
ses çıkarmamak
1. to raise no objection. 2. to keep quiet, not to say anything
ses çıkarmamak
a) not to make a noise b) to say nothing, not to object, to acquiesce
ses çıkarmamak kabul etmektir
silence gives consent
sesini çıkarmamak
to keep one's opinions to oneself, keep quiet
çık
quit

Tom couldn't quite make out what the sign said. - Tom işaretin ne anlama geldiğini tam olarak çıkaramadı.

Jane is very content with her job and has no desire to quit it. - Jane işinden çok memnun ve çıkma arzusu yok.

çık
exeunt
çıkarmamak
المفضلات