تعريف çıkarılma في التركية الإنجليزية القاموس.
- protrusion
- (Hukuk) (üyelikten) expulsion
- removal
- abstraction
- expulsion
- exclusion
- çık
- drop out of
- çık
- (Bilgisayar) break
I left home without having breakfast yesterday.
- Ben dün kahvaltı etmeden evden çıktım.
I went for a walk after breakfast.
- Kahvaltıdan sonra yürüyüşe çıktım.
- çık
- (Bilgisayar) escape
They wanted to escape on vacation.
- Tatile çıkmak istediler.
Her name often escapes me.
- Onun adı sık sık hatırımdan çıkıyor.
- çık
- {f} exit
Where is the emergency exit?
- Acil çıkış kapısı nerede?
Please use this exit when there is a fire.
- Bir yangın olduğunda, lütfen bu çıkışı kullanın.
- çık
- got out
Tom got out of the hospital.
- Tom hastaneden çıktı.
The argument quickly got out of control.
- Tartışma hızla kontrolden çıktı.
- çık
- {f} exited
The old woman exited the bus.
- Yaşlı kadın otobüsten çıktı.
Dan exited the train station at seven thirty.
- Dan 7.30'da tren istasyonundan çıktı.
- çık
- went forth
- çık
- go out
Daddy, may I go out and play?
- Baba, dışarıya çıkıp oyun oynayabilir miyim?
Go out and breathe some fresh air instead of watching TV.
- Televizyon seyretmek yerine, dışarıya çıkıp biraz temiz hava al.
- çık
- move up
- çık
- emerge
Where is the emergency exit?
- Acil çıkış kapısı nerede?
Russia had emerged as a second superpower.
- Rusya ikinci bir süper güç olarak ortaya çıkmıştı.
- çık
- gone forth
- çık
- took off for
- çık
- go forth
- çık
- emanate
- çık
- take off for
- çık
- taken off for
- çık
- get out
They'll get out of class in forty minutes.
- Kırk dakika içerisinde sınıftan çıkacaklar.
By the time you get out of prison, she'll have been married.
- Sen hapishaneden çıkıncaya kadar o evlenmiş olacak.
- piyasaya çıkarılma
- Issue of
- çıkarılmak
- cut from
- evden çıkarılma
- dispossession
- geçici işten çıkarılma
- lay off
- iğten çıkarılma kaşıdı
- walking papers
- işten çıkarılma kağıdı
- walking papers
- işten çıkarılma kağıdı
- walking ticket
- mezardan çıkarılma
- disinterment
- vatandaşlıktan çıkarılma
- expatriation
- çık
- quit
Jane is very content with her job and has no desire to quit it.
- Jane işinden çok memnun ve çıkma arzusu yok.
Sometimes, many problems and a lot of stress can lead you to quit your job. You must learn how to handle it quickly.
- Bazen çok sayıda sorun ve stres, işi bırakmanıza yol açabilir. Çabucak onunla nasıl başa çıkacağınızı öğrenmeniz gerekir.
- çık
- exeunt
- çıkarılmak
- (for one person) to be brought before/to (another), be presented to (another)
- çıkarılmak
- (for a food or a drink) to be offered to (a guest)
- çıkarılmak
- (for a law) to be made
- çıkarılmak
- (for someone's wrongdoing, mistake) to be exposed, be revealed
- çıkarılmak
- (for someone) to be shown to be, be revealed to be (a bad type of person); for people to be left with the impression that (someone) is (a bad type of person): Yalancı çıkarıldı. People were made to think him a liar
- çıkarılmak
- (for something) to be extended from, be stuck out of (a place)
- çıkarılmak
- to be taken out to/into (a place outdoors)
- çıkarılmak
- (for something) to be produced in (a place)
- çıkarılmak
- (Matematik) (for one amount) to be subtracted from (another)
- çıkarılmak
- to be removed (from); to be extricated (from); to be extracted (from); to be pulled out (of); to be brought out (from); (for a student) to be expelled (from); (for a worker) to be fired; (for a tenant) to be evicted
- çıkarılmak
- (for someone's living) to be made from, be earned from (a specified job)
- çıkarılmak
- (for a row, a quarrel) to be started; (for a difficulty) to be created
- çıkarılmak
- to be unloaded (from)
- çıkarılmak
- (for something new) to be created
- çıkarılmak
- (Askeriye) (for a force) to be landed on (a shore)
- çıkarılmak
- (for something) to be vomited up, be thrown up, be spewed up
- çıkarılmak
- (for a stain) to be removed, be taken out
- çıkarılmak
- (for a piece of clothing) to be taken off, be removed; (for a hat) to be doffed
- çıkarılmak
- to be made to climb up on (something); to be made to go up to (a higher place); to be put in/on (a higher place)
- çıkarılmak
- (for one person's anger, frustration, negative emotion) to be vented on, be taken out on (another)