çıkarı

listen to the pronunciation of çıkarı
التركية - الإنجليزية

تعريف çıkarı في التركية الإنجليزية القاموس.

çıkar
profit

Fadil murdered Layla for profit. - Fadıl çıkar için Leyla'yı öldürdü.

The business owner wants to maximize profit. - İşletme sahibi kârı maksimuma çıkarmak istiyor.

çıkar
{i} expedience
çıkar
(Hukuk) interest

He doesn't understand that his actions work against his own interests. - O, onun eylemlerinin kendi çıkarlarına karşı çalıştığını anlamıyor.

They are bound together by common interests. - Onlar ortak çıkarları tarafından birbirine bağlıdır.

çıkar
benefit
çıkarı olmamak
to have no gainget/have no benefit/advantage out of (a situation) for oneselfget/have nothing out of (a situation) for oneself
çıkarı olmamak
Have/have got nothing to benefit from
çıkarı için gizlice hareket etmek
play cards close to one's chest
çıkarı için gizlice hareket etmek
play close to one's chest
çıkarı olanlar
vested interests
çıkarı olmak
have an axe to grind
çıkarı olmak
have an ax to grind
çıkar
self-interest, self-seeking; benefit, advantage, profit, interest
çıkar
deduct
çıkar
gain
kamu çıkarı
(Politika, Siyaset) public-interest
çıkar
(Bilgisayar) eject

That's the eject button. Don't touch it. - O, çıkartma düğmesi. Ona dokunma.

Press the small button to eject the CD from the computer. - CDyi bilgisayardan çıkartmak için küçük düğmeye basın

çıkar
(Bilgisayar) kick

He gets a kick out of reckless driving. - O dikkatsiz araç kullanmanın keyfini çıkarır.

You'll get a kick out of it. - Bunun keyfini çıkaracaksın.

çıkar
convenience
çıkar
(Bilgisayar) deselect
çıkar
vested interest
çıkar
(Ticaret) boor
çıkar
(Bilgisayar) delete font
çıkar
(Ticaret) remedy
çıkar
(Bilgisayar) undock
çıkar
good

You have done a good job. I'll take my hat off to you. - İyi bir iş başardın. Senin için şapkamı çıkarmak istiyorum.

Very good! You did an excellent job. - Çok güzel!Çok başarılı bir iş çıkardın.

çıkar
(Bilgisayar) discard
çıkar
(Bilgisayar) exclude

The refugees were excluded from the country. - Mülteciler ülkeden çıkarıldı.

They decided to exclude him from their circle. - Onlar onu gruplarından çıkarmaya karar verdi.

çıkar
advantage

But I had another advantage in it. - Ama ondan başka bir çıkarım vardı.

çıkar
remove

It's going to be difficult to remove this stain. - Bu lekeyi çıkarmak zor olacak.

You must remove your shoes before entering a house. - Eve girmeden önce ayakkabılarınızı çıkarmanız gerekir.

çıkar
unmount
çıkar
{f} mining
çıkar
oust
çıkar
stick out

Stick out your tongue and say aah. - Dilini dışarı çıkar ve aah de.

Open your mouth and stick out your tongue. - Ağzını aç, dilini çıkar.

çıkar
{f} subtracting
çıkar
put out

Put out your tongue, please. - Dilinizi çıkarın, lütfen.

That trio has already put out five albums. - O üçlü zaten beş albüm çıkardı.

çıkar
{f} mine

More than one million tons of coal are mined each day in Australia. - Avustralya'da her gün bir milyon tonun üzerinde kömür çıkarılıyor.

About ten million tons of coal are mined every day in China. - Çin'de her gün yaklaşık on milyon ton kömür çıkartılır.

çıkar
{f} extracting
çıkar
doff
çıkar
ablate
çıkar
stake
çıkar
{f} deducted
çıkar
{f} mined

About ten million tons of coal are mined every day in China. - Çin'de her gün yaklaşık on milyon ton kömür çıkartılır.

Gold is mined in this area. - Altın bu alanda çıkarılır.

çıkar
given off
çıkar
behoof
çıkar
subtract

What is 6 subtracted from 10? - 10 dan 6 çıkarsa ne kalır?

To find degrees in centigrade, subtract 32 from the Fahrenheit temperature, then multiply by 5/9. - Santigrat dereceyi bulmak için, fahrenhayt ısıdan 32 çıkar, sonra 5/9 ile çarp.

çıkar
{f} omitting

We'll sing that song, omitting the last two verses. - Son iki mısrayı çıkararak, o şarkıyı söyleyeceğiz.

çıkar
gave off
çıkar
give off

Plants give off oxygen as they make food. - Bitkiler yemek yaparken oksijen çıkarır.

çıkar
excrete
çıkar
dismiss

She dismissed a gardener. - O bir bahçıvanı işten çıkardı.

The manager threatened him with dismissal. - Müdür onu işten çıkarma ile tehdit etti.

çıkar
number one

Think of number one and do what is best for yourself! - Kendi çıkarını düşün ve senin için en iyi olanı yap!

çıkar
ejects
çıkar
cometh
devlet çıkarı
raison d'etat
kendi çıkarı
self-interest
kendi çıkarı için
for his own benefit
çıkar
capital
çıkar
self

Nike has just released a pair of self-lacing shoes. - Nike az önce kendi kendine yapışan ayakkabıları çıkardı.

Tom took out his cell phone so that he could take a selfie. - Tom bir özçekim çekebilmek için cep telefonunu çıkardı.

çıkar
grist to the mill
çıkar
expediency
çıkar
dislodge
çıkar
unpeg
çıkar
vest

Tom took off his bullet-proof vest. - Tom, kurşun geçirmez yeleğini çıkardı.

Tom took off his jacket, put on a bullet-proof vest, and then put his jacket back on. - Tom ceketini çıkardı, kurşun geçirmez yelek giydi ve sonra ceketini geri giydi.

çıkar
dismast
çıkar
infer

What do you infer from her strange behavior? - Onun garip davranışlarından ne çıkarıyorsun?

What are you inferring? - Sen ne sonuç çıkarıyordun?

çıkar
{f} extract

Today we heard a story about biogas extraction. - Bugün biyogaz çıkarma hakkında bir hikaye duyduk.

He has extracted a great many examples from the grammar book. - O, dil bilgisi kitabından pek çok örnek çıkardı.

çıkar
deduce

Sherlock Holmes could deduce much out of the smallest details. - Sherlock Holmes en küçük detaylardan çok fazla çıkarım yapabilirdi.

çıkar
unpin
çıkar
unsheathe

Tom unsheathed his sword. - Tom kılıcını kınından çıkarmış.

çıkar
putout
çıkar
educe
çıkar
evict

He's in danger of being evicted. - O, evden çıkartılma tehlikesiyle karşıya karşıya bulunuyor.

çıkar
stickout
التركية - التركية

تعريف çıkarı في التركية التركية القاموس.

çıkar
Dolaylı bir biçimde elde edilen kazanç, menfaat: "Kimse siyasi ve kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz."- Anayasa
çıkar
Dolaylı bir biçimde elde edilen kazanç, menfaat
çıkarı
المفضلات