çıkan

listen to the pronunciation of çıkan
التركية - الإنجليزية
subtrahend
resultant
going out, outgoing; subtrahend
rising
outgoing
output
emergent
going out
emerging from
risinq
çıkan şey
ejection
çıkan şey
emanation
çürüğe çıkan kimse
reject
çık
drop out of
sahip çıkan
proprietary
sonucunda ortaya çıkan
resultant 
çık
(Bilgisayar) break

Tom sprang out of bed, threw on some clothes, ate breakfast and was out of the door within ten minutes. - Tom, yataktan dışarı fırladı, bazı giysiler giyiverdi, kahvaltı yaptı ve on dakika içinde kapıdan çıktı.

He took a walk before breakfast. - O, kahvaltıdan önce bir yürüyüşe çıktı.

çık
(Bilgisayar) escape

They wanted to escape on vacation. - Tatile çıkmak istediler.

Tom pointed to the fire escape. - Tom yangın çıkışını işaret etti.

çık
{f} exit

Where is the emergency exit? - Acil çıkış kapısı nerede?

Everybody in the building headed for the exits at the same time. - Binadaki herkes aynı anda çıkışa yöneldi.

çık
got out

Tom got out of prison after 30 years. - Tom otuz yıldan sonra hapishaneden çıktı.

Tom got out of the hospital. - Tom hastaneden çıktı.

çık
{f} exited

Tom exited the tunnel at 80 miles an hour. - Tom saatte 80 mil hızla tünelden çıktı.

The old woman exited the bus. - Yaşlı kadın otobüsten çıktı.

çık
went forth
çık
go out

I'm going to go out this afternoon. - Bu öğleden sonra dışarıya çıkacağım.

I wish you would shut the door when you go out. - Keşke dışarı çıktığın zaman kapıyı kapatsan.

çık
move up
çık
emerge

Where is the emergency exit? - Acil çıkış kapısı nerede?

The robber emerged from the darkness. - Karanlıktan bir soyguncu ortaya çıktı.

çık
gone forth
çık
took off for
çık
go forth
çık
emanate
çık
take off for
çık
taken off for
çık
get out

By the time you get out of prison, she'll have been married. - Sen hapishaneden çıkıncaya kadar o evlenmiş olacak.

They'll get out of class in forty minutes. - Kırk dakika içerisinde sınıftan çıkacaklar.

genizden çıkan ses
twang
göğüsten çıkan ses
the sound from the chest
kendisinden iyi kalay çıkan maden
tin from the mines themselves well
akşam çıkan
vespertine
alaca karanlıkta çıkan
crepuscular
arka çıkan
sponsorial
arka çıkan kimse
push
arka çıkan kimse
sponsor
arka çıkan kimse
backer
arka çıkan kimse
supporter
aynı kuluçkadan çıkan yavruların tümü
covey
açığa çıkan şey
disclosure
ağızdan çıkan buhar
breath
ağızından çıkanı/çıkan sözü kulağı duymamak/işitmemek
not to realize what one is saying, to (get angry and) explode
aşırı sahip çıkan
over protective
baskın çıkan
surpassing
bir kuluçkada çıkan yavrular
brood
cepten çıkan
out of pocket
denizden çıkan
sea-born
dilin ön dişlere değmesiyle çıkan
dentilingual
duman izi (uçaktan çıkan)
(İnşaat) contrail
en son çıkan şey
latest
geceleri çıkan solucan
nightcrawler
geleneklere karşı çıkan kimse
iconoclast
gemiye çıkan gümrükçü
tidewaiter
genizden çıkan ses gibi
twangily
geziye çıkan kimse
tripper
göğüsten çıkan en pes nota
chest note
göğüsten çıkan en pes sesler
chest register
gırtlaktan çıkan
glottal
haftada iki kez çıkan yayın
semiweekly
hasattan sonra çıkan otlar
aftermath
hayatın güzelliklerine karşı çıkan felsefeci
cynic
her yıl ortaya çıkan şey
hardy annual
horoz yumurtasından çıkan yılan
cockatrice
iki ayda bir çıkan dergi
bimonthly
iki haftada bir çıkan dergi
fortnightly
ikinci defa çıkan ot
rowen
inanç öğretilerinden çıkan
dogmatic
inip çıkan
swinging
inip çıkan
yo yo
inip çıkan
fluctuating
inip çıkan
undulant
karşı çıkan
antagonist
karşı çıkan kişi
deprecator
kayaların arasından çıkan bitki
rock plant
kazançlı çıkan kimse
gainer
kişilik çözünmesi sonucu çıkan savunma mekanizması
dissociation
kontrolden çıkan at
bolter
kuluçkadan bir defada çıkan civcivler
clutch
kutudan çıkan yaylı kukla
Jack in the box
küçük rollere çıkan aktör
utility man
medyumdan çıkan sihirli ruh
ectoplasm
merkezden çıkan yol
radial route
nefes sürtünmesi ile çıkan
(harf) spirant
nefes sürtünmesi ile çıkan sessiz harf
spirant
onbeş günde bir çıkan dergi
semimonthly
printırden çıkan veri
printout
rahiplerin siyasete karışmasına karşı çıkan
anticlerical
sahip çıkan
protective
sahip çıkan
possessive

I think Tom is possessive. - Sanırım Tom sahip çıkan.

You're very possessive, aren't you? - Sen çok sahip çıkansın, değil mi?

sahip çıkan
making a claim to
ses titreşimi ile çıkan
sympathetic
seçim gezisine çıkan politikacı
barnstormer
sonuç olarak çıkan
resultant
suyun yüzüne çıkan
(Botanik, Bitkibilim) emersed
tohumdan ilk çıkan yaprak
seed leaf
tohumdan çıkan ilk yaprak
cotyledon
turneye çıkan oyuncu
barnstormer
uzun yürüyüşe çıkan kimse
hiker
vaftize karşı çıkan kimse
anabaptist
vaftize karşı çıkan mezhep
anabaptism
yazıcıdan çıkan veri
printout
yeni çıkan
new fledged
yeniden çıkan
resurgent
yumurtadan çıkan hayvanlar
hatching
zina davasına çıkan sevgili
co respondent
çevreye bağlı nedenlerle ortaya çıkan sağlık risk değerlendirmesi
(Askeri) environmental health risk assessment
çeyrek finale çıkan takım
quarterfinalist
çocukluktan çıkan
juvenescent
çık
quit

Tom couldn't quite make out what the sign said. - Tom işaretin ne anlama geldiğini tam olarak çıkaramadı.

She advised him to take a long holiday, so he immediately quit work and took a trip around the world. - O, ona uzun bir tatile çıkmasını tavsiye etti, bu yüzden o, derhal işi bıraktı ve dünya yolculuğuna çıktı.

çık
exeunt
üç ayda bir çıkan dergi
quarterly
şiddetle karşı çıkan
damning
التركية - التركية
Çıkarma işleminde bütünden alınan sayı
çıkan
المفضلات