çözdürme

listen to the pronunciation of çözdürme
التركية - الإنجليزية

تعريف çözdürme في التركية الإنجليزية القاموس.

çöz
untie

Tom held the knife between his teeth as he untied the knot. - Tom düğümü çözerken bıçağı dişlerinin arasında tuttu.

I can't untie this knot. - Bu düğümü çözemiyorum.

çöz
unbend
çöz
unwrap
çöz
untangle
çöz
unfasten
çöz
resolve

They haven't yet resolved their problems, but at least they're discussing them. - Onlar sorunlarını henüz çözemediler ama en azından onları ele alıyorlar.

It's time to resolve this question once and for all. - Bu sorunu kesin olarak çözme zamanı.

çöz
unreel
çöz
puzzle out
çöz
uncoil
çöz
decrypt

I don't have a decryption program. - Bir şifre çözme programım yok.

çöz
{f} unbending
çöz
disentangle
çöz
{f} untied

Tom's shoelaces are untied. - Tom'un ayakkabı bağcıkları çözük.

Tom held the knife between his teeth as he untied the knot. - Tom düğümü çözerken bıçağı dişlerinin arasında tuttu.

çöz
work out

It took me half an hour to work out this problem. - Bu problemi çözmem yarım saatimi aldı.

I'm trying to work out this problem. - Bu sorunu çözmeye çalışıyorum.

çöz
desolder
çöz
{f} solved

The student has already solved all the problems. - Öğrenci tüm problemleri daha önce çözdü.

These problems will be solved in the near future. - Bu problemler yakın gelecekte çözülmüş olacak.

çöz
{f} solving

Try solving the problem. - Problemi çözmeye çalış.

He succeeded in solving the problem. - O, sorunu çözmeyi başardı.

çöz
solve

This is too hard a problem for me to solve. - Bu benim çözemeyeceğim kadar çok zor bir problem.

This is how I solved the problem. - Bu benim problemi nasıl çözdüğümdür.

çöz
undid
çöz
unravel

Today, we are going to unravel the mystery of the English subjunctive. - Bugün, İngilizce dilek kipinin gizemini çözeceğiz.

As the story advances, the mystery unravels. - Hikaye ilerledikçe gizem çözülür.

çöz
{f} unfastened
çöz
{f} unwrapped
çöz
{f} unbent
çöz
demodulate
çözdürmek
catalyze
çöz
dissolve

Sugar dissolves in warm coffee. - Şeker sıcak kahvede çözünür.

Oxygen from the air dissolves in water. - Havadan gelen oksijen suda çözülür.

çöz
unpack
çöz
puzzleout
çöz
decipher

Investigators are trying to decipher what happened. - Müfettişler ne olduğunu çözmeye çalışıyor.

çöz
unsnarl
çöz
unloose
çöz
decode

It's not going to be easy to decode. - Şifreyi çözmek kolay olmayacak.

çöz
unbind
çöz
unlay
çöz
disentangled
çöz
unmortise
çöz
unbound
çöz
unhitch
çöz
unriddle
çöz
unswathe
çözdürmek
to have (someone) solve (a problem)
çözdürmek
to have (someone) untie or unfasten (something)
التركية - التركية
Çözdürmek işi
çöz
Bumbar, bağırsak
çöz
Bumbarın yağı
çöz
Kasaplık hayvanlardan çıkarılan iç yağı
çözdürmek
Çözme işini yaptırmak
çözdürme
المفضلات