İnsanları değiştiremezsin. Onlar kendileri değişmek zorundalar.
- You can't change people. They have to change themselves.
Her şey değişmek üzere.
- Everything's about to change.
Tom değiştirmek için isteksiz gibi görünüyor.
- Tom seems to be unwilling to change.
Onu değiştirmek istiyorum.
- I want to change that.
Hükümet temel değişiklikler yapmalı.
- The government must make fundamental changes.
Herhangi bir değişiklik var mı?
- Have there been any changes?
İnsan cildi sıcaklık değişikliklerine karşı çok duyarlıdır.
- Man's skin is very sensitive to temperature changes.
AIDS araştırma dünyasında yer alan tüm değişiklikleri takip edemem.
- I can't keep track of all the changes taking place in the world of AIDS research.