It is just that we should pay his share.
- Onun payını ödememiz adildir.
Everyone has the right to work, to free choice of employment, to just and favourable conditions of work and to protection against unemployment.
- Her şahsın çalışmaya, işini serbestçe seçmeye, adil ve elverişli çalışma şartlarına ve işsizlikten korunmaya hakkı vardır.
All's fair in love and war.
- Aşkta ve savaşta her şey adildir.
I will marshal a fair amount of scientific data to support my argument.
- Benim tartışmayı destekleyecek adil bir miktar bilimsel veriyi sıralayacağım
Please be fair and impartial.
- Lütfen adil ve tarafsız olun.
The verdict was fair and impartial.
- Karar adil ve tarafsızdı.
Do you think they gave Tom a square deal?
- Onların Tom'a adil davrandığını düşünüyor musun?
Tom is respected in the business community because he is always fair and square in his dealings with others.
- Tom, başkaları ile olan ilişkilerinde her zaman adil ve kararlı olduğundan dolayı iş dünyasında itibarlıdır.