there the ladyes hors stumbled and threwe her doun that her arme was sore brysed and nere she swouned for payne. Allas syr sayd the lady myn arme is out of lythe wher thorow I must nedes reste me .
That child threw a stone at the dog.
- O çocuk köpeğe bir taş fırlattı.
The house had a stone wall around it.
- Evin etrafında taş bir duvar vardı.
Tom knows better than to throw rocks at the other children.
- Tom'un diğer çocuklara taş atmayacak kadar aklı var.
Tom threw a rock at the dog.
- Tom köpeğe bir taş attı.
Rare gems include aquamarine, amethyst, emerald, quartz and ruby.
- Bazı değerli taşlar akuamarin, ametist, zümrüt, kuvars ve yakuttur.
Rubies are one of most beautiful gems in the world.
- Yakutlar dünyanın en güzel değerli taşlarından biridir.
Once, it was the stone age.
- Bir kez, taş devriydi.
The Stone Age ruins were discovered.
- Taş Devri kalıntıları keşfedildi.
The landscape was cold and sharp as flint.
- Peyzaj çakmak taşı kadar soğuk ve keskin.
The artist painted the most intricate of murals on the old stone wall.
- Ressam eski taş duvarda en karmaşık duvar resimlerini yaptı.