Bir yaprak gibi titriyordu.
- She trembled like a leaf.
Kuru bir yaprak yere düştü.
- A dead leaf fell to the ground.
Meg dört yapraklı yonca buldu.
- Meg found a four leaf clover.
Yeterince yapraklı sebze yemiyoruz.
- We don't eat enough leafy vegetables.
Oğlum bugünlerde karşılık vermiyor, o yeni bir sayfa açmış olmalı.
- My son doesn't talk back these days; he must have turned over a new leaf.
Hayatında beyaz bir sayfa açtı.
- He turned over a new leaf in life.