zil

listen to the pronunciation of zil
التركية - الإنجليزية
bell

I heard the bell ring. - Ben zilin çaldığını duydum.

She was just about to take a bath when the bell rang. - Zil çaldığında tam banyo yapmak üzereydi.

bell; gong; cymbal
cymbal
handbell
small bell attached to a device (e.g. the bell of an alarm clock)
slang very hungry, famished, ravenous
zill, finger cymbal (used like a castanet)
doorbell; (electrically operated) bell; buzzer
jingle (in the hoop of a tambourine)
doorbell

Just after putting away the dishes, Joan heard the doorbell ring. - Tam bulaşıkları kaldırdıktan sonra, Joan kapı zilinin çaldığını duydu.

Tom rang the doorbell. - Tom kapı zilini çaldı.

gong
ring

I heard the bell ring. - Ben zilin çaldığını duydum.

The bell rings at noon. - Zil öğle saatinde çalar.

buzzer

Tom pressed the buzzer three times. - Tom üç defa zile bastı.

zil zurna
Very drunk
zil düğmesi
bell button
zil düğmesi
bell push
zil gibi
as pissed as a newt
zil gibi
(Konuşma Dili) drunk as a lord, looped, soused, feeling no pain
zil sesi
ring

I heard the sound of a ringing bell. - Çalan bir zil sesi duydum.

Tom changed the ringtone on his phone. - Tom telefonundaki zil sesini değiştirdi.

zil sesi
ding dong
zil takıp oynamak
to jump for joy, dance a jig
zil transformatörü
bell transformer
zil çalan müzisyen
cymbalist
etekleri zil çalmak
to walk on air, to be elated, to be on cloud nine
etekleri zil çalmak
be elated
karnı zil çalmak
to be starving, to be famished
neredeyse zil takıp oynamak
have a fit
elektrikli zil
(Elektrik, Elektronik,Teknik) electric bell
etekleri zil çalmak
to be overjoyed
karnı zil çalmak
feel peckish
karını zil/dümbelek çalmak
for (one's) stomach to growl from hunger; (for someone) to be very hungry
manyeto zil
magneto bell
parmaklara takılan zil
castanet
polifonik zil tonları
(Televizyon) polyphonic ring tones
sevincinden etekleri zil çalan
overjoyed
التركية - التركية
Birbirine çarparak ses çıkartmak için parmaklara veya tefin kasnağındaki deliklere takılan metal kurs
İşaret vermek, uyarmak, çağırmak için kullanılan ve bir çan ile bu çana vuran bir tokmaktan oluşan, elle veya başka düzenlerle işletilebilen araç, çıngırak
Birbirine çarparak ses çıkartmak için parmaklara veya tefin kasnağındaki deliklere takılan metal kurs: "Gözler kamaştıran şala, meftun eden güle / Her kalbi dolduran zile her sineden ole."- Y. K. Beyatlı
Küçük çan
(Osmanlı Dönemi) SANC
(Osmanlı Dönemi) ZENG
zil zurna
Aşırı ölçüde (sarhoş)

Zil zurna sarhoş gelir, gık diyeni öldüresiye dövermiş.- A. İlhan.

MA'ZİL
(Osmanlı Dönemi) Uzak. Baid
MA'ZİL
(Osmanlı Dönemi) Ayrı. Ayrı bir yer
TA'ZİL
(Osmanlı Dönemi) Azletme. İşinden çıkarma
zil
المفضلات