Yoko danced with a grace that surprised us.
- Yoko bizi şaşırtan bir zarafetle dans etti.
Isadora Duncan danced with such grace that she was invited to dance in Europe.
- Isadora Duncan öyle zarafetle dans etti ki Avrupa'da dans etmek için davet edildi.
Everybody at the party was charmed by her elegance.
- Partide herkes onu zerafeti tarafından cezbedildi.
Lola danced with grace.
- Lola zerafetle dans etti.
He did not even have the grace to apologize.
- Onun bile özür dileme zerafeti yok.