zamanlamak

listen to the pronunciation of zamanlamak
التركية - الإنجليزية
schedule
time
to time
to time (something) well, find a very appropriate time for (something) to take place
to arrange a time schedule for (something)
zamanla
in time

In times of abundance, remember the times of famine. - Bolluk zamanlarında kıtlık zamanlarını hatırla.

A novelty wears off in time. - Bir yenilik zamanla yok olur.

zamanla
over time

At first, we weren't familiar at all. Over time we got to know each other. - İlk başta birbirimizi hiç tanımıyorduk. Zamanla birbirimizi tanıdık.

Languages change over time. - Diller zamanla değişir.

zamanlama
timing

Your timing was excellent. - Zamanlaman mükemmeldi.

The timing will be crucial. - Zamanlama çok önemli olacak.

zamanla
with time

Murder, rape, and torture are atrocities associated with times of war. - Cinayet, tecavüz ve işkence savaş zamanlarıyla ilişkili vahşetlerdir.

With time, everything will become clear. - Zamanla her şey açığa kavuşacak.

zamanla
in course of time
zamanla
in the process of time
zamanla
by the time of progress
zamanla
(Bilgisayar) schedule

Our website is offline for scheduled maintenance. - Web sayfamız zamanlanmış bakım nedeniyle çevrimdışıdır.

l can schedule my sessions in advance. - Oturumlarımı önceden zamanlayabilirim.

zamanla
in the course of events
zamanla
in due course
zamanla
squareness
zamanla
as the time went by
zamanla
in process of time
zamanla
in progress of time
zamanla
with the lapse of time
zamanlama
schedule

We are behind schedule. - Biz zamanlamanın gerisindeyiz.

zamanlama
timeliness
zamanla
in the long run
zamanla
{f} timing

Your timing was excellent. - Zamanlaman mükemmeldi.

The timing will be crucial. - Zamanlama çok önemli olacak.

zamanla
for getting further by time
zamanla
by and by
zamanla
in due time

In due time, his innocence will be proven. - Zamanla, onun suçsuzluğu ispat edilecektir.

zamanlama
timing of
zamanla
in the course of time

In the course of time, he changed his mind. - O, zamanla fikrini değiştirdi.

zamanla
with time, as time passes/ passed
zamanlama
scheduling
التركية - التركية
Bir işin sürdürülmesi için zamanı planlamak
Bir konuda en iyi sonucu almak için en iyi, en uygun süreyi belirlemek
zamanla
Aradan süre geçtikçe, giderek: "Basınımızın gelişmesini gözden geçirirsek görürüz ki, zamanla konular uzmanlıklar arasında bölüşülür."- N. Cumalı
zamanla
Aradan süre geçtikçe, giderek
zamanlama
Zamanlamak işi
zamanlamak
المفضلات