zâten

listen to the pronunciation of zâten
التركية - الإنجليزية
already

By the time you came back, I'd already left. - Sen gelmeden önce ben zaten çıkmıştım.

He should have arrived already. - O zaten varmış olmalı.

essential
in any event
moreover
after all
so much so that

So much so that I feel like I'm losing my grasp on the whereabouts. - Zaten nerede olduğum hakkında kavramamı kaybediyor gibi hissediyorum.

already; besides, moreover; as a matter of fact; anyway, anyhow
as a matter of fact
anyway

I never liked that one anyway. - Zaten ondan asla hoşlanmadım.

She wanted to go out anyway. - O, zaten dışarı çıkmak istedi.

anyway, anyhow, at any rate, in any case, in any event
in fact, as a matter of fact, in reality
for the rest
besides
in first place
in any case

In any case, I've already entirely forgiven you. - Her durumda, ben zaten tamamen size affettim.

zaten açık
(Bilgisayar) already open
zaten bunu bekliyordum
i thought as much
zaten var
(Bilgisayar) already exists
zaten çalışıyor
(Bilgisayar) already running
التركية - التركية
(Hukuk) Esasen,aslında
(Osmanlı Dönemi) Esâsen, aslında, asıl olarak
Doğrusu, doğrusunu isterseniz, aslında, esasen: "Başımıza ne gelirse hep bu herkese uymaktan gelir zaten..."- N. Cumalı
Doğrusunu isterseniz, aslında anlamında kullanılan belirteç
Doğrusu, doğrusunu isterseniz, aslında, esasen