Tom bu sefer doları yene çevirmemenin daha iyi olacağını düşünüyor.
- Tom thinks it would be better not to change dollars into yen at this time.
Bu sefer onu yapamam.
- I can't make it this time.
Bu kez farklı olacak.
- This time is going to be different.
Bu kez farklı olacak.
- This time's going to be different.
Tom bu defa tekrar bize yardım etmeye istekli.
- Tom is willing to help us again this time.
Bu defa gitmesine izin vereceğim.
- I'll let it go this time.
Lütfen ne yapacağınıza karar vermeden önce zaman ayırın.
- Please take your time before deciding what to do.
Yemek yemek için zaman ayırın.
- Take your time when you eat meals.
O zaman, Meksika henüz İspanya'dan bağımsız değildi.
- At that time, Mexico was not yet independent of Spain.
O zamanlarda, bölge İspanya'ya aitti.
- At that time, the territory belonged to Spain.
Acele etmeyin. Aceleye gerek yok.
- Take your time. There's no rush.
Acele etmeyin, arkadaşlar.
- Take your time, folks.
this time last year.
... your time. Thank you to Hofstra University and to Candy Crowley for organizing and leading ...
... So you're only spending your time ...