Jack bu sefer kesin başaracak.
- Jack is bound to succeed this time.
Bu sefer onu yapamam.
- I can't make it this time.
Bu kez cezadan kaçamazsın.
- This time, you won't escape punishment.
Bu kez farklı olacak.
- This time's going to be different.
Tom bu defa tekrar bize yardım etmeye istekli.
- Tom is willing to help us again this time.
Bu defa hatalı olan benim gibi görünüyor.
- This time, it looks like it is me who is wrong.
Yemek yemek için zaman ayırın.
- Take your time when you eat meals.
Lütfen ne yapacağınıza karar vermeden önce zaman ayırın.
- Please take your time before deciding what to do.
O zamana kadar çoktan ayrılmış olacağım.
- By that time I'll have already left.
Ben o zaman odamı temizliyordum.
- I was cleaning my room for that time.
Acele etmeyin. Bu bir maraton, sürat koşusu değil.
- Take your time. It's a marathon, not a sprint.
Acele etmeyin. Aceleye gerek yok.
- Take your time. There's no rush.
this time last year.
... It won't waste your time with the background paragraph. ...
... lot of your time. But there were a lot of questions about you what do when you're not ...