Tom Mary'ye en genç kızı için ne zaman bir çift yeni ayakkabı alacağını sordu.
- Tom asked Mary when she was going to buy a new pair of shoes for her youngest daughter.
Mike ailesinde en gençtir.
- Mike is the youngest in his family.
O sağlam genç bir adam.
- He is a robust young man.
O genç mi? Evet, genç.
- Is she young? Yes, she is.
Bazı hayvanlar yavrularını yerler.
- Some animals eat their young.
Memeliler yavrularına bakarlar.
- Mammals care for their young.
Sam Tom'dan iki yaş küçük.
- Sam is two years younger than Tom.
O, benden beş yaş küçük.
- He is five years younger than me.
Kanguruların yavrularını taşımak için garip bir yöntemi var.
- Kangaroos have a strange method of carrying their young.
Yavrularını besleyen ve barındıran kuşların aksine balıklar yumurtalarını terk eder.
- Unlike birds, which feed and shelter their young, fish abandon their eggs.
Genç hayvanlar hızla yeni bir çevreye uyum sağlarlar.
- Young animals adapt quickly to a new environment.
Onun yeni saç-yapımı daha genç görünmesine neden oldu.
- Her new hair-do made her look younger.
Onun CD'leri gençler tarafından satın alınmıyor.
- Her CDs are not bought by young people.
Gençler yaşlılara saygı göstermeliler.
- The young should respect the old.
Senin hikâyen bana gençlik günlerimi hatırlattı.
- Your story reminded me of my younger days.
O şarkıyı duyduğumda, gençlik günlerimi hatırlarım.
- When I hear that song, I remember my younger days.
O, benden beş yaş küçük.
- She is five years younger than me.
John Bill kadar yaşlı değil; çok daha genç.
- John is not as old as Bill; he is much younger.
I may be the youngest in my family but I still resent being referred to as the baby.
My grandmother is a very active woman and is quite young for her age.
The lion caught a gnu to feed its young.
... at a young age. CMA named her Entertainer of the Year, which is -- she's the youngest ...
... in a race to the top for our youngest children and as congress decides ...