تعريف yok في التركية الإنجليزية القاموس.
- away
A thief broke into the house while we were away.
- Biz yokken eve hırsız girmiş.
You had better go to bed right away, or your cold will get worse.
- Derhal yatmaya gitsen iyi olur, yoksa soğuk algınlığın daha da kötüleşir.
- absent
Why did you absent yourself from class yesterday?
- Dün niçin sınıfta yoktun?
Tails are absent in some cats.
- Bazı kedilerde kuyruklar yok.
- nope
- unavailable
- not
I am not allergic to penicillin.
- Penisiline alerjim yok.
There was nothing but an old chair in the room.
- Odada eski bir sandalyeden başka bir şey yoktu.
- used sarcastically at the beginning of each of several successive clauses: Yok hava kötüymüş, yok zamanı değilmiş, kısacası bu işe yanaşmayacağı belliydi. If it wasn't that the weather was bad, then it was the fact that the time wasn't ripe; in short, it was clear that he wasn't going to get around to doing this job
- no
- nay
- used for emphasis at the beginning of a statement: Yok, iyi adam vesselam. He's a good fellow, and that's all there is to it
- but if not ...: Sınavı kazandın, ne güzel; yok kazanamadın, bir daha denersin. If you pass the test, that'll be great; but if you fail it, then you'll just take it another time
- (Tıp) yoke
- nix
- nonexistence
- not just yet
- on second thought
- (Bilgisayar) does not exist
- (Bilgisayar) omit
- (Bilgisayar) missing
- (Bilgisayar) clear
- (Bilgisayar) n a
- (Bilgisayar) not set
- (Bilgisayar) n/a
- nonexistent
- none
It's none of your business.
- Onun sizinle bir ilgisi yok.
That's none of your business.
- Sizinle bir ilgisi yok.
- there are not
- (Bilgisayar) not available
- (Bilgisayar) do not exist
- nothing
- (Bilgisayar) na
- none available
- (Bilgisayar) not present
- off
- out of stock
- there is not
- ain't
- not existing, nonexistent
- used to indicate a refusal to participate in something: Siz onu yapacak olursanız ben yokum. If you're going to do that I'm not coming with you. O işte ben yoktum. I had nothing to do with that matter
- not present, absent; not at hand, not available
- haven't got
Hiç paraları yok.
- nonexistent, absent, lacking; nonexistence, nothing; no; there is not, there are not
- no (a negative reply)
- kill
Tom had no idea that Mary was a serial killer.
- Tom'un Mary'nin bir seri katil olduğuna dair hiçbir fikri yoktu.
Stand where you are or I'll kill you.
- Olduğun yerde kal yoksa seni öldürürüm.
- lacking
He is lacking in common sense.
- O, sağduyudan yoksundur.
He must be lacking in common sense.
- Sağ duyudan yoksun olmalı.
- does
Does the error occur regularly or sporadically? Is the error reproducible?
- Hata düzenli olarak mı yoksa ara sıra mı meydana geliyor? Hata yeniden üretilebilir mi?
It doesn't matter what he said.
- Söylediği şeyin hiçbir önemi yok.
- yok olmak
- disappear
- yok olmak
- vanish
- yok etme
- annihilation
- yok etme
- extermination
- yok etme
- elimination
- yok etme
- wipeout
- yok etmek
- break up
- yok etmek
- extinguish
- yok etmek
- dispel
- yok olmuş
- gone
- yok canım
- you don't say!
- yok canım
- all my eye!
- yok eden
- (Askeri) destructor
- yok edici
- destroyer
- yok edici
- devourer
- yok edici
- wrackful
- yok edici
- destructive
- yok edici
- annihilator
- yok edici
- wreckful
- yok edilmek
- be destroyed
- yok edilmek
- be exterminated
- yok edim
- annihilation
- yok ediş
- (Bilgisayar) annihilation
- yok etme
- wracking
- yok etme
- (Ticaret) removal
- yok etme
- extirpate
- yok etme
- extincting
- yok etme
- suppression
- yok etme
- demolition
- yok etmek
- root something out
- yok etmek
- blot out
- yok etmek
- remove
- yok etmek
- wipe off
- yok etmek
- demolish
- yok etmek
- kill
- yok etmek
- sweep away
- yok etmek
- cut sb up
- yok etmek
- consume
- yok etmek
- melt away
- yok etmek
- dissolve something away
- yok etmek
- cut somebody up
- yok etmek
- knock down
- yok etmek
- deaden
- yok etmek
- erase
- yok etmek
- get rid of
- yok etmek
- uproot
- yok etmek
- (deyim) make an end of
- yok etmek
- dissolve something
- yok etmek
- (deyim) stamp something out
- yok etmek
- wipe something out
- yok etmek
- (deyim) bring something to the ground
- yok etmek
- wreck
- yok etmek
- work off
- yok ol
- get lost
- yok olma
- wreck
- yok olma
- depletion
- yok olma
- destruction
A nuclear war will bring about the destruction of mankind.
- Bir nükleer savaş, insanlığın yok olmasına neden olacak.
- yok olma
- (Biyokimya) dissipation
- yok olmak
- melt away
- yok olmak
- go
- yok olmak
- to be destroyed
- yok olmak
- go up in smoke
- yok olmak
- be annihilated
- yok olmak
- annihilated
- yok olmak
- destroyed
- yok olmak
- fade away
- yok olmak
- dissipate
- yok olmak
- die out
- yok olmak
- be destroyed
- yok olmak
- (Dilbilim) break down
- yok oluş
- annihilation
- yok ya
- my foot!
- yok ya
- you don't say!
- yok yere
- (deyim) for the hell of it
- yok yere
- without reason
- yok yere
- just for the hell of it
- yok yere
- for no reason
- yok etmek
- eradicate
- yok deve
- No camels
- yok etmek
- Make away with, charm away, clear off, cut off, cut up, dispose of, dissipate, dissolve, do away with, efface, eliminate, end, eradicate, exterminate, extinguish, extirpate, liquidate, shatter, spirit away, spirit off, sponge out, stamp, wipe away
- yok etmek
- suppress
- yok etmek
- (deyim) cut down
- yok etmek
- (deyim) fuck up
- yok mu
- Do not
- yok olmak
- Disappear, vanish, perish
- yok olmak üzere
- about to disappear
- yok sa
- No health
- yok satmak
- (for a merchant) to have nothing left to sell
- yok satmak
- to have nothing for sale
- yok say
- Ignore
- yok yere
- for no reason at all
- Yok canım
- You don't say!, All my eye!, My eye!
- Yok devenin başı
- Impossible!, Incredible!, Bullshit!
- Yok devenin nalı
- Get along with you!, Bullshit!
- Yok ya
- My foot!, You don't say!, Big deal!
- yok canım
- come now
- yok canım
- come on
- yok canım!
- (Konuşma Dili) 1. I wouldn't think of it!/I wouldn't dream of it! 2. You can't be serious!/You're having me on! 3. That's not the case./You've misunderstood
- yok dedirtmek
- deny oneself to smb
- yok denecek kadar az şans
- not a dog's chance
- yok devenin başı!
- (Konuşma Dili) You're pulling my leg!/You're feeding me a line!
- yok edici
- exterminator
We have ants in the kitchen. We need to call an exterminator.
- Mutfakta karıncalarımız var. Bir yok edici aramamız gerekiyor.
- yok edici
- devastating
- yok edici kimse
- destroyer
- yok edici şey
- destroyer
- yok edilebilir
- destructible
- yok edilemez
- indestructible
This toy is almost indestructible.
- Bu oyuncak neredeyse yok edilemez.
- yok edilir
- destroyable
- yok edilir
- destructible
- yok edilme
- destruction
The government ordered their destruction thirty years ago.
- Hükümet otuz yıl önce onların yok edilmesini emretti.
- yok etme
- obliteration
- yok etme
- destruction
- yok etme
- extinction
- yok etme
- tabula rasa
- yok etme
- effacement
- yok etme
- disposal
- yok etme
- eradication
- yok etmek
- (Hukuk) to dispose, to eradicate
- yok etmek
- make away with
- yok etmek
- exterminate
Their job is to exterminate rats and mice.
- Onların işleri fareler ve sıçanları yok etmektir.
- yok etmek
- shatter
- yok etmek
- dispose of
- yok etmek
- stamp
- yok etmek
- extirpate
- yok etmek
- cut off
- yok etmek
- dissolve
- yok etmek
- liquidate
- yok etmek
- clear off
- yok etmek
- spirit away
- yok etmek
- efface
- yok etmek
- spirit off
- yok etmek
- charm away
- yok etmek
- wipe away
- yok etmek
- cut up
- yok etmek
- eliminate
It is important to eliminate the social unrest.
- Toplumsal huzursuzluğu yok etmek önemlidir.
- yok etmek
- to annihilate, to destroy, to exterminate, to eradicate, to demolish, to devour, to dispel, to wipe sth out, to dissolve sth (away), to dissipate, to deaden, cut sb up, to consume, to root sth out, to obliterate
- yok etmek
- do away with
- yok etmek
- sponge out
- yok etmek
- end
- yok etmek
- to do away with or get rid of (someone, something) completely
- yok etmek
- dissipate
- yok etmek (duygu, umut vb'ni)
- quash
- yok ol
- scat
- yok olan
- disappearing
- yok oldu
- the bird is flown
- yok olma
- extinction
Now we want to save our languages from extinction, not talk about them.
- Şimdi onlar hakkında konuşmayı değil dillerimizi yok olmaktan kurtarmayı istiyoruz.
Many species of insects are on the verge of extinction.
- Birçok böcek türleri yok olmanın eşiğindedir.
- yok olma
- dissolution
Justice without mercy is cruelty; mercy without justice is the mother of dissolution.
- Merhametsiz adalet zulümdür, adaletsiz merhamet yok olmanın anasıdır.
- yok olma
- evanescence
- yok olma
- disappearance
- yok olma
- disappear
You need to disappear before they find you.
- Onlar seni bulmadan önce, yok olmalısın.
It's feared that some low-lying Pacific Island nations will disappear as seas rise as a result of global warming.
- Pasifik'teki düşük rakımlı bazı ada ülkelerinin, deniz seviyesinin küresel ısınma sonucu yükselmesiyle yok olmasından korkuluyor.
- yok olmak
- to disappear; to vanish
- yok olmak
- evaporate
- yok olmak
- ooze away
- yok olmak
- perish
Sami had a simple choice: jump or perish.
- Sami'nin tek bir seçimi vardı: atlamak ya da yok olmak.
- yok olmak
- to be annihilated, to disappear, to vanish, to perish, to dissipate, to evaporate
- yok olmak
- dissolve
- yok olmak
- evanesce
- yok olmak
- clear away
- yok olmaz
- imperishable
- yok olmuş
- extinct
- yok oğlu yok
- (Konuşma Dili) None of these people/things are here!/Not one of them is to be found!
- yok pahasına
- dirt cheap
- yok pahasına
- for a song
- yok pahasına satılan şey
- bargain
- yok pahasına very cheaply
- for nothing, for a song
- yok ya
- ho
- yok ya
- Christ no
- yok yere
- without reason, for no reason
- yok yere
- gratis
- yok yere telaş
- much ado about nothing
- yok yok
- 1. (Atasözü) Don't suppose that something cannot be found or cannot happen, because it can. 2. No! No!
- yok etmek
- {f} wipe out
- yavaş yavaş yok etmek
- (Hukuk) undermine
- bitkileri yok eden madde
- herbicide
- ne var ne yok
- what's up?
- acı ve üzüntüyü yok eden ilaç
- nepenthe