Tom is a very intense person.
- Tom çok yoğun bir kişi.
Far from stopping, the storm became much more intense.
- Fırtınanın durması söyle dursun, çok daha fazla yoğunlaştı.
Earth is the densest planet of the Solar System.
- Dünya güneş sisteminin en yoğun gezegenidir.
He has a very dense beard.
- Onun çok yoğun bir sakalı var.
The hospital restricts the number of visitors who can enter the intensive care unit.
- Hastane yoğun bakım ünitesine girebilen ziyaretçi sayısını kısıtlıyor.
I've started exercising more intensively for a shorter amount of time.
- Ben kısa bir süre için daha yoğun egzersiz yapmaya başladım.
We have a hectic week ahead of us.
- Önümüzde yoğun bir hafta var.
Tom had a hectic week.
- Tom yoğun bir hafta geçirdi.
Boil the soup down until it becomes thick.
- Çorba yoğunlaşana kadar kaynatın.
We walked through thick bushes.
- Biz yoğun çalılıkların arasından yürüdük.
If we don't hit the road soon, we'll get caught in the morning rush hour traffic.
- Kısa sürede yola çıkmazsak, sabahleyin yoğun trafikte sıkışacağız.
There was a chain-reaction crash during rush hour.
- Yoğun trafikteki zincirleme bir kazaydı.
Extensive rainfall is expected throughout the region.
- Bölgede yoğun sağanak bekleniyor.
She was burned so extensively that her children no longer recognized her.
- O kadar yoğun yandı ki çocukları onu artık tanımadı.
I have rather a busy afternoon in front of me.
- Önümde oldukça yoğun bir öğleden sonram var.
I've had a very busy morning.
- Çok yoğun bir sabah geçirdim.
I concentrated my attention on the subject.
- Ben, dikkatimi konuya yoğunlaştırdım.
Tom concentrated on his work.
- Tom işine yoğunlaştı.
There was a chain-reaction crash during rush hour.
- Yoğun trafikteki zincirleme bir kazaydı.
If you had left a little earlier, you would have avoided the heavy traffic.
- Biraz daha erken çıkmış olsaydın, yoğun trafikten kurtulmuş olurdun.
He took a detour to avoid the heavy traffic.
- Yoğun trafikten kaçınmak için tali yoldan gitti.
Yumi is studying English intensively.
- Yumi yoğun biçimde İngilizce çalışıyor.
We need to work more intensively and effectively.
- Daha yoğun ve etkili çalışmamız gerekiyor.
A cloud is condensed steam.
- Bir bulut, yoğunlaşmış subuharıdır.
A cloud is condensed steam.
- Bir bulut, yoğunlaşmış subuharıdır.
We never experience our lives more intensely than in great love and deep sorrow.
- Yaşamlarımızı büyük sevgiden ve derin kederden daha yoğun bir şekilde yaşamayız.
Because of the thick fog, the street was hard to see.
- Yoğun sis nedeniyle, sokağı görmek zordu.
We were late for school because it was raining hard.
- Yoğun yağmur yağdığı için okula geç kaldık.