yetkililer

listen to the pronunciation of yetkililer
التركية - الإنجليزية
authorities

Getting rid of garbage has become a major headache for the authorities. - Çöpten kurtulmak yetkililer için büyük bir baş belası haline gelmiştir.

The convicted drug dealer was willing to comply with the authorities to have his death sentence reduced to a life sentence. - Mahkûm uyuşturucu satıcısı ölüm cezasını ömür boyu hapis cezasına düşürtmek için yetkililere boyun eğmeye istekliydi.

the authorities
yetkili
authorized

You are not authorized to enter there. - Orada girmek için yetkili değilsiniz.

Only cleaners are authorized to enter into the meeting room. - Sadece temizlikçiler toplantı odasına girmeye yetkilidir.

yetkili
competent

The new waiter should be much more competent. - Yeni garson çok daha yetkili olmalıdır.

I think they are a competent person. - Onların yetkili bir kişi olduğunu düşünüyorum.

yetkili
official

Many high-level officials attended the meeting. - Birçok üst düzey yetkili toplantıya katıldı.

He asked the officials to lift the ban. - Yetkililerin yasağı kaldırmasını rica etti.

yetkili
commissioned
yetkili
{s} qualified
yetkili
(Bilgisayar) contact
yetkili
certified
yetkili
officer
yetkili
power
yetkili
(Ticaret) authorized officer
yetkili
licenced
yetkili
proxy
yetkili
licensed
yetkili
authorised
yetkili
(Kanun) decretory
yetkili
(Ticaret) authorised officer
yetkili
(Kanun) licensee
yetkili
(Kanun) competed
yetkili
authorities

The authorities have been hiding the facts from the public. - Yetkililer gerçekleri halktan gizliyordu.

Getting rid of garbage has become a major headache for the authorities. - Çöpten kurtulmak yetkililer için büyük bir baş belası haline gelmiştir.

yetkili
(Kanun) vested
yetkili
authority
yetkili
entitled

Tom is entitled to do that. - Tom onu yapmaya yetkili.

You're entitled to the truth. - Sen gerçeğe yetkilisin.

yetkili
commanding
yetkili
ex cathedra
yetkili
competent, (someone) who has sufficient knowledge, judgment, or skill (in a particular field)
yetkili
(Hukuk) authority, competent
yetkili
authorized, warranted
yetkili
entitled to

Tom is entitled to do that. - Tom onu yapmaya yetkili.

You're entitled to the truth. - Sen gerçeğe yetkilisin.

yetkili
authorized, authoritative; qualified; authority
yetkili
authoritative
yetkili
executive

I am the executive director of the museum. - Ben müzenin yetkili müdürüyüm.

yetkili
powerful
yetkili
{s} potent
التركية - التركية

تعريف yetkililer في التركية التركية القاموس.

Yetkili
mezun
Yetkili
salahiyetli
Yetkili
salahiyettar
yetkili
Herhangi bir işte yetkisi olan (kimse) salâhiyetli, salâhiyettar
yetkili
Herhangi bir işte yetkisi olan (kimse) salahiyetli, salahiyettar: "Fabrikanın bir yetkilisi onlara açıklamalar yapıyordu."- T. Buğra
yetkililer
المفضلات