Twitter is not good enough.
- Twitter yeterince iyi değil.
This story is short enough to read in one lesson.
- Bu hikaye bir derste okumak için yeterince kısa.
I don't have enough time to do everything that needs to be done.
- Yapılması gereken her şeyi yapmak için yeterli zamanım yok.
Tom didn't know he didn't have enough time to do what had to be done.
- Tom yapılması gerekenleri yapmak için yeterli zamanı olmadığını bilmiyordu.
Haven't we had enough of that nonsense already?
- Bu saçmalığa yeterince katlanmadık mı?
Tom didn't thank Mary sufficiently.
- Tom Mary'ye yeterince teşekkür etmedi.
My explanation was not sufficient.
- Açıklamam yeterli değildi.