The girl lacked musical ability.
- Kız müzikal yetenekten yoksundu.
We admit that he is a man of ability.
- Biz onun yetenekli bir adam olduğunu kabul ediyoruz.
Talent for music runs in their blood.
- Müzik için yetenek onların kanında akar.
Musical talent usually blooms at an early age.
- Müzikal yetenek genellikle erken yaşlarda verimli olur.
Tom is a skillful carpenter.
- Tom yetenekli bir marangozdur.
Students should develop their reading skills.
- Öğrenciler, okuma yeteneklerini geliştirmeliler.
I'm proud of Tom's accomplishments.
- Tom'un yetenekleriyle gurur duyuyorum.
Students should develop their reading skills.
- Öğrenciler, okuma yeteneklerini geliştirmeliler.
I think if I talked more often with a native speaker, my English skills would improve quickly.
- Sanırım bir yerli konuşur ile daha sık konuşsam, İngilizce yeteneklerim çabucak gelişir.
He has natural gifts.
- Onun doğuştan yetenekleri var.
You're a very gifted artist.
- Çok yetenekli bir sanatçısın.
That actor is both handsome and skillful.
- Bu aktör hem yakışıklı hem de yetenekli.
He is able man, but on the other hand he asks too much of us.
- O yetenekli bir adam ama diğer taraftan o bizim hakkımızda çok soru soruyor.
You can't know his merits by his appearance.
- Onun görünüşüyle yeteneklerini bilemezsin.
He has an aptitude for painting.
- O, ressamlık için yeteneklidir.
I finally passed the aptitude test for higher management studies.
- Ben yüksek yönetim çalışmaları için nihayet yetenek sınavını geçtim.
You have good instincts.
- Senin güzel yeteneklerin var.
I'm proud of Tom's accomplishments.
- Tom'un yetenekleriyle gurur duyuyorum.