I was unsettled by the sudden outburst, and since I didn't know what to do I just stood there, confused.
He settled down in his armchair to listen to the music.
- O, müzik dinlemek için koltuğuna yerleşti.
The Indians gave the settlers food.
- Hintliler yerleşimcilere yemek verdi.
We moved into this house last month. We will settle down soon.
- Bu eve geçen ay taşındık. Yakında yerleşeceğiz.
Let's all settle down here.
- Hepimiz buraya yerleşelim.
He settled down in his native country.
- Anavatanına yerleşti.
Call me when you get settled in.
- Yerleştiğin zaman beni ara.
They decided to settle in a suburb of London.
- Londra'nın bir banliyösüne yerleşmeye karar verdiler.
They found it easy to settle in the United States.
- Onlar Amerika Birleşik Devletleri'nde yerleşmeyi kolay buldular.
Tom and Mary live in a quiet residential neighborhood.
- Tom ve Mary sessiz bir yerleşim bölgesinde yaşıyorlar.
A factory is not suitable for a residential district.
- Bir fabrika, bir yerleşim bölgesi için uygun değildir.