Mary onun kızına bağırmakla ilgili kendini suçlu hissetti.
- Mary felt guilty about yelling at her daughter.
Tom bana bağırmak zorunda değildi.
- Tom didn't have to yell at me.
Bana bağırma tarzından bıktım usandım.
- I'm sick and tired of the way you yell at me.
Tom bana bağırmak zorunda değildi.
- Tom didn't have to yell at me.
Zirveye vardığımızda hepimiz çığlık attık.
- When we reached the summit, we all yelled out into the void.
Bağırmak ve çığlık atmak seni hiç bir yere götürmez.
- Yelling and screaming is not going to get you anywhere.
Zirveye vardığımızda hepimiz çığlık attık.
- When we reached the summit, we all yelled out into the void.
Dan çığlık atıp bağırıyordu.
- Dan was screaming and yelling.
He yelled directions to the party from the car.
God provides the wind, but man must raise the sails.
- Tanrı rüzgarı sağlar, ama insanın yelkenleri yükseltmesi gerekir.
We sailed against the wind.
- Rüzgara karşı yelken açtık.