I must write down his address before I forget it.
- Ben onu unutmadan önce onun adresini yazmak zorundayım.
I tried to write down everything he said.
- Onun söylediği her şeyi yazmaya çalıştım.
Tom quickly scanned the manuscript.
- Tom çabucak el yazmasına göz attı.
Tom proofread my manuscript.
- Tom el yazmamın hatalarını düzeltti.
Journalism is printing what someone else does not want printed. Everything else is public relations.
- Gazetecilik, birilerinin yazılmasını istemediği şeyleri yazmaktır. Gerisi halkla ilişkilerdir.
You don't have to write out a clean copy of your composition.
- Sen kompozisyonunun temiz bir kopyasını yazmak zorunda değilsin.
I love writing compositions.
- Kompozisyon yazmayı severim.
My older sister is good at typing.
- Ablam yazmada iyidir.
I've finished typing the report.
- Raporu yazmayı bitirdim.
He never fails to write to his mother every week.
- O her hafta annesine yazmaktan geri kalmaz.
You must not write a letter with a pencil.
- Bir mektubu kurşun kalem ile yazmamalısın.
Her job was to type all the letters.
- Onun görevi bütün mektupları yazmaktı.
In the summer it's very hot in southern Spain.
- Yazın, güney İspanya'da hava çok sıcaktır.
I'll travel across Europe by bicycle this summer.
- Bu yaz Avrupa'ya bisiklet ile seyahat edeceğim.
I would love to write hundreds of sentences on Tatoeba, but I've got things to do.
- Tatoeba'ya yüzlerce cümle yazmak isterdim ama yapmam gereken şeyler var.
That's the computer he used to write the article.
- O, onun makaleyi yazmak için kullandığı bilgisayardır.
Don't write in library books.
- Kütüphane kitaplarına yazı yazmayın.
You shouldn't write in library books.
- Kütüphane kitaplarına yazı yazmamalısın.
The goal of writing is to make others see.
- Yazı yazmanın amacı, başkalarını görmesini sağlamaktır.
I'm tired of writing.
- Yazı yazmaktan usandım.
In the late 1950's, my mother wanted to buy a bottle of rum, and the clerk at the Ontario liquor store asked her, whether she had a note from her husband.
- 1950'lerin sonlarında annem bir şişe rom almak istemiş, ve Ontario tekel bayiindeki görevli ona kocasının yazılı izninin olup olmadığını sormuş.
The clerk nodded, so the woman wrote a check and handed it over.
- Katip başını salladı bu yüzden kadın bir çek yazdı ve onu teslim etti.
You have to enter your house number, suburb, post code and street seperately.
- Ev numaranı, mahalleni, posta kodunu ve sokağını ayrı ayrı yazmak zorundasın.
I wrote this letter in French.
- Bu mektubu Fransızca yazdım.
I wrote the wrong address on the envelope.
- Zarfın üstüne yanlış adres yazdım.
Tom, do you know what kind of script this is? Probably Tibetan, but I can't read a bit of it.
- Tom, bunun ne tür bir yazıt olduğunu biliyor musun? Muhtemelen Tibet, ama ondan bir parça okuyamıyorum.
Today I watched a play of a script written by a friend.
- Bugün senaryosu bir arkadaş tarafından yazılmış bir oyun izledim.
How long did it take you to write the letter?
- Mektubu yazmak ne kadar zamanını aldı?
Getting down will take three hours.
- Yazmak üç saat sürecek.
Tom quit writing and put down his pen.
- Tom yazmaktan vazgeçti ve kalemini bıraktı.
Every writer, in order to write clearly, must put himself in his reader's shoes.
- Her yazar açıkça yazmak için kendini okuyucunun yerine koymalı.
He never stopped writing.
- O, yazmaktan asla vazgeçmedi.
She is engaged in writing letters.
- O, mektupları yazmakla meşguldü.
Writing two separate words when it should be written as one is a big problem in Norway.
- Tek yazılması gereken iki kelimeyi, iki ayrı kelime olarak yazmak Norveç'te büyük bir problemdir.
I would like to write hundreds of words more to Tatoeba but I have to go back to my work.
- Tatoeba'ya daha yüzlerce kelime yazmak istiyorum, fakat işime dönmem lazım.
He penned it down so as to not forget it.
- Onu unutmamak için yazdı.
You must not write a letter with a pencil.
- Bir mektubu kurşun kalem ile yazmamalısın.
I would love to write hundreds of sentences on Tatoeba, but I've got things to do.
- Tatoeba'ya yüzlerce cümle yazmak isterdim ama yapmam gereken şeyler var.
Tom jotted down a message to Mary.
- Tom Mary'ye bir mesaj yazdı.
Ann has just finished writing her report.
- Ann raporunu yazmayı az önce bitirdi.
She is writing a letter now.
- O şimdi bir mektup yazıyor.
The doctor prescribed medicine for the patient.
- Doktor hasta için ilaç yazdı.
Let's see what fate has prescribed.
- Kaderde ne yazıyormuş görelim.
All answers must be written according to the instructions.
- Bütün cevaplar talimatlara göre yazılmalıdır.
Esperanto is written phonetically with an alphabet of 28 letters.
- Esperanto, 28 harfli alfabe ile fonetik olarak yazılır.
Write down your name here.
- Adınızı buraya yazın.
I will write down your name and address.
- Adınızı ve adresinizi yazacağım.
Tom took out a pencil and started to write.
- Tom bir kalem çıkardı ve yazmaya başladı.
This is the pencil with which she wrote it.
- Bu onun onu yazdığı kurşun kalemdir.
I can't read handwritten script, so could you please write it in printed script?
- Ben el yazılı senaryoyu okuyamam, bu nedenle bunu kitap harfleriyle yazar mısınız?
Journalism is printing what someone else does not want printed. Everything else is public relations.
- Gazetecilik, birilerinin yazılmasını istemediği şeyleri yazmaktır. Gerisi halkla ilişkilerdir.
It can be hard to find skilled employers in southeast of Turkey where the literacy rate is low.
Please use a pencil to write down your name.
- Lütfen adını yazmak için bir kurşun kalem kullan.
I must write down his address before I forget it.
- Ben onu unutmadan önce onun adresini yazmak zorundayım.
I like cold potato salad in the summertime.
- Yaz zamanı soğuk patates yemeyi severim.
Bicycles are for summertime.
- Bisikletler yaz içindir.
Yuka types better than Alice.
- Yuka Alice'den daha iyi yazar.
At the age of six he had learned to use the typewriter and told the teacher that he did not need to learn to write by hand.
- Altı yaşında o, daktiloyu kullanmayı öğrendi ve öğretmenine el ile yazmayı öğrenmesine gerek kalmadığını söyledi.
I wanted to write myself a little note.
- Kendim küçük bir not yazmak istedim.
Tom has his notebook out and is ready to write.
- Tom'un dışarıda bir not defterine sahip ve yazmak için hazır.
Tom quit writing and put down his pen.
- Tom yazmaktan vazgeçti ve kalemini bıraktı.
You don't have to write out a clean copy of your composition.
- Sen kompozisyonunun temiz bir kopyasını yazmak zorunda değilsin.
I have no pencil to write with.
- Yazmak için kurşun kalemim yok.
I have no pen to write my letter with.
- Mektubumu yazmak için hiç kalemim yok.