yazıyor

listen to the pronunciation of yazıyor
التركية - الإنجليزية
(Bilgisayar) writing

He has been writing poems since this morning. - O, bu sabahtan beri şiirler yazıyor.

She is writing a letter now. - O şimdi bir mektup yazıyor.

writes

He writes to me less and less often these days. - Bu günlerde bana gittikçe daha az sıklıkta yazıyor.

He still writes poems. - O hâlâ şiirler yazıyor.

yaz
summer

How much money was saved in preparation for the summer vacation? - Yaz tatiline hazırlık için ne kadar para biriktirildi?

I'll travel across Europe by bicycle this summer. - Bu yaz Avrupa'ya bisiklet ile seyahat edeceğim.

yaz
{f} clerk

In the late 1950's, my mother wanted to buy a bottle of rum, and the clerk at the Ontario liquor store asked her, whether she had a note from her husband. - 1950'lerin sonlarında annem bir şişe rom almak istemiş, ve Ontario tekel bayiindeki görevli ona kocasının yazılı izninin olup olmadığını sormuş.

The clerk nodded, so the woman wrote a check and handed it over. - Katip başını salladı bu yüzden kadın bir çek yazdı ve onu teslim etti.

yaz
wrote

She wrote the book with very little effort. - Çok az bir gayretle kitabı yazdı.

Jim wrote the letter for Betty. - Jim, mektubu Betty'ye yazdı.

yaz
(Dilbilim) script

I can't read handwritten script, so could you please write it in printed script? - Ben el yazılı senaryoyu okuyamam, bu nedenle bunu kitap harfleriyle yazar mısınız?

Today I watched a play of a script written by a friend. - Bugün senaryosu bir arkadaş tarafından yazılmış bir oyun izledim.

yaz
inscribe
yaz
{f} penned

He penned it down so as to not forget it. - Onu unutmamak için yazdı.

yaz
write

I would love to write hundreds of sentences on Tatoeba, but I've got things to do. - Tatoeba'ya yüzlerce cümle yazmak isterdim ama yapmam gereken şeyler var.

Please write with a pen. - Lütfen bir dolmakalem ile yaz.

yaz
{f} jot

Tom jotted down a message to Mary. - Tom Mary'ye bir mesaj yazdı.

yaz
{f} writing

I prefer reading to writing. - Okumayı yazmaya tercih ederim.

I am not writing a letter. - Bir mektup yazmıyorum.

yaz
prescribe

I will prescribe a febrifuge to you. - Size bir ateş düşürücü ilaç yazacağım.

The doctor prescribed medicine for the patient. - Doktor hasta için ilaç yazdı.

yaz
{f} written

I had written the letter when he came. - O geldiğinde mektubu yazmıştım.

This poem was originally written in French. - Bu şiir, orijinal olarak Fransızca yazılmıştır.

yaz
write down

Write down your date of birth here. - Doğum tarihinizi buraya yazın.

Please write down your name. - Lütfen adınızı yazın.

yaz
{f} pen

Please write with a pen. - Lütfen bir dolmakalem ile yaz.

This is the pencil with which she wrote it. - Bu onun onu yazdığı kurşun kalemdir.

yaz
enrol
yaz
draw up
yaz
print in
yaz
{f} printed

Tom printed out the page. - Tom sayfayı dışarı yazdırdı.

Dan printed thousands of pages of articles from the Internet. - Dan internetten binlerce sayfa makale yazdırdı.

yaz
aestival
yaz
aestival [Brit.]
yaz
estiva
yaz
summertime

How restful it is to sleep under the shadow of a willow in an Anatolian village in summertime. - Bir Anadolu köyünde yazın söğüt gölgesinin altında uyumak ne kadar huzur vericidir.

Bicycles are for summertime. - Bisikletler yaz içindir.

yaz
write#down
yaz
writedown
yaz
{f} type

You see the words that I typed on the screen, but you don't see the tears that I shed over the keyboard. - Benim ekranda yazdığım kelimeleri görebilirsin, ama benim klavye üzerine döktüğüm gözyaşlarını göremezsin.

I can't reply your message immediately, for I can't type fast. - Hızlı yazamadığım için mesajına hemen cevap veremiyorum.

yaz
drawup
yaz
indite
التركية - التركية

تعريف yazıyor في التركية التركية القاموس.

yaz
Yılın, haziranın 21 'inde başlayıp eylülün 23 'üne kadar süren, ilkbaharla sonbahar arasındaki sıcak mevsimi
yaz
Kuzey yarım kürede haziranın 21 'inde başlayıp eylülün 23 'üne kadar süren, ilkbaharla sonbahar arasındaki sıcak mevsimi: "Çok sıcak bir yaz gecesiydi."- Y. K. Karaosmanoğlu