yazılma

listen to the pronunciation of yazılma
التركية - الإنجليزية
enrolment
signing up
enrollment
subscribe
writing

Writing two separate words when it should be written as one is a big problem in Norway. - Tek yazılması gereken iki kelimeyi, iki ayrı kelime olarak yazmak Norveç'te büyük bir problemdir.

yaz
summer

In the summer it's very hot in southern Spain. - Yazın, güney İspanya'da hava çok sıcaktır.

How much money was saved in preparation for the summer vacation? - Yaz tatiline hazırlık için ne kadar para biriktirildi?

yaz
{f} clerk

The clerk nodded, so the woman wrote a check and handed it over. - Katip başını salladı bu yüzden kadın bir çek yazdı ve onu teslim etti.

In the late 1950's, my mother wanted to buy a bottle of rum, and the clerk at the Ontario liquor store asked her, whether she had a note from her husband. - 1950'lerin sonlarında annem bir şişe rom almak istemiş, ve Ontario tekel bayiindeki görevli ona kocasının yazılı izninin olup olmadığını sormuş.

yaz
wrote

He wrote a book in China. - O, Çin'de bir kitap yazdı.

Jim wrote the letter for Betty. - Jim, mektubu Betty'ye yazdı.

yazılmak
sign up
yaz
(Dilbilim) script

He writes scripts for TV shows. - O, TV gösterileri için senaryolar yazar.

Tom, do you know what kind of script this is? Probably Tibetan, but I can't read a bit of it. - Tom, bunun ne tür bir yazıt olduğunu biliyor musun? Muhtemelen Tibet, ama ondan bir parça okuyamıyorum.

yazılmak
written

Her speeches are all written by other people. - Onun konuşmalarının hepsi diğer insanlar tarafından yazılmaktadır.

Her PhD thesis has to be written in English. - Onun doktora tezi İngilizce yazılmak zorunda.

yazılmak
(deyim) be down
yazılmak
sign up for
yazılmak
enrolled
yazılmak
{f} enrol
yazılmak
(Argo) leer
yaz
inscribe
yaz
{f} penned

He penned it down so as to not forget it. - Onu unutmamak için yazdı.

yaz
write

I can write programs in Visual Basic. - Visual Basic ile programlar yazabiliyorum.

He never fails to write to his mother every week. - O her hafta annesine yazmaktan geri kalmaz.

yaz
{f} jot

Tom jotted down a message to Mary. - Tom Mary'ye bir mesaj yazdı.

yaz
{f} writing

She is writing a letter now. - O şimdi bir mektup yazıyor.

Writing two separate words when it should be written as one is a big problem in Norway. - Tek yazılması gereken iki kelimeyi, iki ayrı kelime olarak yazmak Norveç'te büyük bir problemdir.

yaz
prescribe

The doctor prescribed medicine for the patient. - Doktor hasta için ilaç yazdı.

Tom feels a little better after taking the medicine that the doctor prescribed. - Tom doktorun yazdığı ilacı aldıktan sonra biraz daha iyi hissetti.

yaz
{f} written

Words fly away, the written remains. - Söz uçar, yazı kalır.

I had written the letter when he came. - O geldiğinde mektubu yazmıştım.

yaz
write down

Write down your date of birth here. - Doğum tarihinizi buraya yazın.

Write down your name here. - Adınızı buraya yazın.

yaz
{f} pen

This is the pencil with which she wrote it. - Bu onun onu yazdığı kurşun kalemdir.

Please write with a pen. - Lütfen bir dolmakalem ile yaz.

yaz
enrol
yaz
draw up
yaz
print in
yaz
{f} printed

Tom printed out the page. - Tom sayfayı dışarı yazdırdı.

Dan printed thousands of pages of articles from the Internet. - Dan internetten binlerce sayfa makale yazdırdı.

yazılmak
{f} enroll
yaz
aestival
askere yazılmış (askere yazılma)
(Askeri) enlisted
gönüllü yazılma
enlistment
yaz
aestival [Brit.]
yaz
estiva
yaz
summertime

I like cold potato salad in the summertime. - Yaz zamanı soğuk patates yemeyi severim.

How restful it is to sleep under the shadow of a willow in an Anatolian village in summertime. - Bir Anadolu köyünde yazın söğüt gölgesinin altında uyumak ne kadar huzur vericidir.

yaz
write#down
yaz
writedown
yaz
{f} type

I can't reply your message immediately, for I can't type fast. - Hızlı yazamadığım için mesajına hemen cevap veremiyorum.

At the age of six he had learned to use the typewriter and told the teacher that he did not need to learn to write by hand. - Altı yaşında o, daktiloyu kullanmayı öğrendi ve öğretmenine el ile yazmayı öğrenmesine gerek kalmadığını söyledi.

yaz
drawup
yaz
indite
yazılmak
enter
yazılmak
be enrolled
yazılmak
register
yazılmak
go down
yazılmak
be down for
yazılmak
be enroled
yazılmak
to be enrolled in, be registered in; to be enlisted in; to be signed on
yazılmak
to be written; to be enrolled, to enrol, to enroll
التركية - التركية
Yazılmak işi
Yazılmak
kaydolmak
yaz
Yılın, haziranın 21 'inde başlayıp eylülün 23 'üne kadar süren, ilkbaharla sonbahar arasındaki sıcak mevsimi
yaz
Kuzey yarım kürede haziranın 21 'inde başlayıp eylülün 23 'üne kadar süren, ilkbaharla sonbahar arasındaki sıcak mevsimi: "Çok sıcak bir yaz gecesiydi."- Y. K. Karaosmanoğlu
yazılmak
Kendini bir yere yazdırmak, kaydolmak: "İlk limanda gemici yazıldım."- Halikarnas Balıkçısı
yazılmak
Yazma işi yapılmak
yazılmak
Yazmak işi yapılmak
yazılmak
Kendini bir yere yazdırmak, kaydolmak