It's a shame that concrete doesn't burn.
- Ne yazık ki beton yanmaz.
Fool me once, shame on you. Fool me twice, shame on me.
- Beni bir kez kandırırsan, sana yazıklar olsun. Beni iki kez kandırırsan, bana yazıklar olsun.
It's a pity you can't come.
- Ne yazık ki gelemezsin.
It is a pity that you can't join us.
- Ne yazık ki bize katılamazsın.
Alas, she died young.
- Yazık, o genç yaşta öldü.
Alas, I've no time today. If I did, I'd go to the movies with you.
- Ne yazık ki, bugün vaktim yok. Eğer olsaydı seninle sinemaya giderdim.
It's a pity you can't come.
- Ne yazık ki gelemezsin.
It's a pity that he can't get married to her.
- Ne yazık ki o onunla evlenemez.
What a pity that I did not see it.
- Ne yazık ki onu görmedim.
What a pity that she didn't tell me earlier.
- Ne yazık ki o bana daha önce söylemedi.