It looks as if Tom is trying to slow down the negotiations.
- Tom sanki müzakereleri yavaşlatmaya çalışıyor gibi görünüyor.
Curb extensions force traffic to slow down.
- Genişleyen kaldırımlar trafiğin akışını yavaşlatıyor.
When approaching a bend in the road, slow down, and speed up after exiting it.
Tom told me to slow down.
- Tom yavaşlamamı söyledi.
Japan's foreign aid is decreasing in part because of an economic slowdown at home.
- Japonya'nın dış yardımları yurttaki ekonomik yavaşlamadan dolayı kısmen azalıyor.
Business has really slowed down.
- İş gerçekten yavaşladı.
Tom slowed down and pulled over to the side of the road.
- Tom yavaşladı ve yolun kenarına çekti.