We have to take advantage of this situation.
- Bu durumdan yararlanmak zorundayız.
I don't want to take advantage of them.
- Onlardan yararlanmak istemiyorum.
We should not take advantage of the generosity of a friend.
- Biz bir arkadaşın cömertliğinden yararlanmamalıyız.
He often takes advantage of her ignorance.
- O, sık sık onun cahilliğinden yararlanır.
I hope the interview would be of profit.
- Umarım mülakat yararlı olur.
Try to profit from every opportunity.
- Her fırsattan yararlanmaya çalışın.
You will benefit by a trip abroad.
- Yurt dışında bir gezi size yarar sağlayacaktır.
Writers such as novelists and poets don't seem to benefit much from the advance of science.
- Romancılar ve şairler gibi yazarlar bilimin avantajından çok fazla yararlanıyor gibi görünmüyorlar.
We're gonna make sure that no one is taking advantage of the American people for their own short-term gain.
- Biz hiç kimsenin kendi kısa vadeli kazançları için Amerikan halkından yararlanmadıklarından emin olacağız.
Their furniture was chosen for utility rather than style.
- Onların mobilyaları, tarz yerine yarar için seçildi.
You had better make use of this opportunity.
- Bu fırsattan yararlansanız iyi olur.
All my efforts turned out to be useless.
- Tüm çabalarımın yararsız olduğu ortaya çıktı.
We realized it was pointless.
- Bunun yararsız olduğunu fark ettik.
What's the point of not eating?
- Yememenin yararı nedir?
We are working in the interest of peace.
- Biz barış yararına çalışıyoruz.
It's in your best interest to testify against Sami.
- Sami'ye karşı tanıklık etmeniz sizin yararınızadır.
The only useful knowledge is that which teaches us how to seek what is good and avoid what is evil.
- Tek yararlı bilgi iyi olanı nasıl arayacağımızı ve kötü olandan nasıl kaçınacağımızı öğretendir.
He put her savings to good use.
- O, tasarruflarını yararlı şeylere yatırdı.
All models are wrong, but some are useful.
- Tüm modeller yanlış, ancak bazıları yararlı.
A cow is a useful animal.
- İnek yararlı bir hayvandır.
Usefulness must be combined with pleasantness.
- Yararlılık keyif ile birleştirilmelidir.
The public convenience should be respected.
- Kamu yararına saygı duyulmalıdır.
I urged Keiko to stop using people for her own convenience.
- Kendi yararı için insanları kullanmayı bırakması için Keiko'ya baskı yaptım.
You had better avail yourself of this opportunity.
- Bu fırsattan yararlansan iyi olur.
Is there any help available?
- İşe yarar bir yardım var mı?