Did you do it by yourself?
- Onu kendin mi yaptın?
You didn't do a very good job, I said.
- Çok iyi bir iş yapmadığını söyledim.
Why doesn't anybody translate my sentences?
- Neden kimse cümlelerimin çevirisini yapmıyor?
He doesn't know who built those houses.
- O bu evleri kimin yaptığını bilmiyor.
I'm doing this for you.
- Bunu senin için yapıyorum.
I'm doing it for you.
- Bunu senin için yapıyorum.
You must do it yourself.
- Onu kendin yapmalısın.
Can you do it in one day?
- Onu bir günde yapabilir misin?
In ethnic Iranian foods, you can see many products which are made of milk.
- Etnik İran gıdalarında, sütten yapılan birçok ürün görebilirsiniz.
This table is made of wood.
- Bu masa tahtadan yapılmıştır.
Making such a judgement may lead to wrong ideas.
- Öyle bir yargılama yapmak yanlış fikirlere yönlendirebilir.
He is afraid of making mistakes.
- Hata yapmaktan korkuyor.
They assisted him in performing the operation.
- Onlar onun operasyonu yapmasında yardım etti.
Dr. Jackson is performing an autopsy.
- Dr. Jackson otopsi yapıyor.
It can be done in a day.
- O, bir günde yapılabilir.
If it had not been for her help, you would never have done it.
- Onun yardımı olmasaydı asla onu yapamazdın.
She made up her face in 20 minutes.
- O, 20 dakika içinde yüzüne makyaj yaptı.
This stool is made up of leather and wood.
- Bu tabure, deri ve tahtadan yapılmıştır.
What do you make of that?
- Onunla ilgili ne yaparsın?
Tom doesn't know what to make of this.
- Tom bunun hakkında ne yapacağını bilmiyor.
The conference is to be held in Tokyo the day after tomorrow.
- Konferans öbür gün yapılacak.
Rio's carnival is held in February.
- Rio karnavalı şubat ayında yapılır.
The committee had a long session.
- Komite uzun bir oturum yaptı.
The enemy committed a horrible manslaughter in the city.
- Düşman, şehirde korkunç bir katliam yaptı.
Beer bottles are made of glass.
- Bira şişeleri camdan yapılır.
Bottles of beer are made of glass.
- Bira şişeleri camdan yapılır.
I know you can make it.
- Yapabileceğini biliyorum.
The baby is asleep. Don't make a noise.
- Bebek uyuyor. Gürültü yapmayın.
To be an interesting person you have to feed and exercise your mind.
- İlginç bir kişi olmak için aklınızı beslemek ve egzersiz yaptırmak zorundasınız.
I paid to have this done.
- Bunu yaptırmak için ödeme yaptım.
Tom didn't even try to get his homework done on time.
- Tom ödevini zamanında yaptırmak için bile uğraşmadı.
Tom had to get a cholera shot.
- Tom bir kolera aşısı yaptırmak zorunda kaldı.
The enemy committed a horrible manslaughter in the city.
- Düşman, şehirde korkunç bir katliam yaptı.
He committed a gaffe when he asked whether she was pregnant.
- O onun hamile olup olmadığını sorduğunda gaf yaptı.
I'd like to make a reservation to play golf tomorrow.
- Yarın golf oynamak için bir rezervasyon yaptırmak istiyorum.
I'd like to make reservations for dinner tomorrow.
- Yarın akşam yemeği için rezervasyonlar yaptırmak istiyorum.