yaptığım

listen to the pronunciation of yaptığım
التركية - الإنجليزية
I've done
yap
do
yap
did

The chief engineer did research hand in hand with his assistant. - Başmühendis, asistanı ile el ele araştırma yaptı.

Did you do it by yourself? - Onu kendin mi yaptın?

yap
does

Regardless of what he does, he does it well. - Yaptığını düşünmeden, onu iyi yapar.

She doesn't know who built those houses. - O bu evleri kimin yaptığını bilmiyor.

yap
{f} doing

I'm doing it for you. - Bunu senin için yapıyorum.

I'm doing this for you. - Bunu senin için yapıyorum.

yap
(Bilgisayar) do it

You must do it yourself. - Onu kendin yapmalısın.

Did you do it by yourself? - Onu kendin mi yaptın?

yap
made of

I want a suit made of this material. - Bu kumaştan yapılmış bir takım elbise istiyorum.

This table is made of wood. - Bu masa tahtadan yapılmıştır.

yap
{f} making

Tom worries about making mistakes at work. - Tom, iş yaparken yapılan hatalardan endişeleniyor.

He is afraid of making mistakes. - Hata yapmaktan korkuyor.

yap
{f} performing

Tom saved Mary's life by performing the Heimlich maneuver. - Tom Heimlich manevrasını yaparak Mary'nin hayatını kurtardı.

Dr. Jackson is performing an autopsy. - Dr. Jackson otopsi yapıyor.

yap
hold in
yap
{f} done

If it had not been for her help, you would never have done it. - Onun yardımı olmasaydı asla onu yapamazdın.

It can be done in a day. - O, bir günde yapılabilir.

yap
made up

A molecule is made up of atoms. - Bir molekül atomlardan yapılmıştır.

Tom has made up his mind to go to Boston to study. - Tom öğrenim yapmak için Boston'a gitmeye karar verdi.

yap
{f} make of

What do you make of that? - Onunla ilgili ne yaparsın?

What did you make of that? - Onunla ilgili ne yaptın?

yap
held in

The conference is to be held in Tokyo the day after tomorrow. - Konferans öbür gün yapılacak.

Rio's carnival is held in February. - Rio karnavalı şubat ayında yapılır.

yap
commit

Many atrocities were committed during the war. - Savaş boyunca birçok zulüm yapıldı.

They made John chairman of the committee. - Onlar John'ı komite başkanı yaptı.

yap
{f} made

She made coffee for all of us. - O hepimiz için kahve yaptı.

Butter is made from milk. - Tereyağı sütten yapılır.

yap
make&
yap
make

Don't be afraid to make mistakes when speaking English. - İngilizce konuşurken hata yapmaktan korkmayın.

I know you can make it. - Yapabileceğini biliyorum.

yap
committed

He committed an illegal act. - O, yasa dışı bir eylem yaptı.

The enemy committed a horrible manslaughter in the city. - Düşman, şehirde korkunç bir katliam yaptı.

الإنجليزية - الإنجليزية

تعريف yaptığım في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.

Yap
An atoll in the Caroline Islands of western Micronesia
yap
To bark; to yelp
yap
informal terms for the mouth
yap
A badly behaved child, a brat
yap
A bark; a yelp
yap
To talk, especially excessively
yap
{f} yelp, bark; talk noisily or foolishly; chatter
yap
The mouth, which produces speech
yap
An informal talk
yap
{i} yelp, bark; chatter, foolish talk; uncouth person; mouth (Slang)
yap
The high-pitched bark of a small dog
yap
Of a small dog, to bark
yap
If a small dog yaps, it makes short loud sounds in an excited way. The little dog yapped frantically. An island group and state of the Federated States of Micronesia in the western Caroline Islands of the western Pacific Ocean. Discovered by the Spanish in 1791, it became part of a Japanese mandate after 1920 and fell to U.S. forces in 1945. the sound a small dog makes when it yaps
yap
bark in a high-pitched tone; "the puppies yelped"
الدانماركية - التركية

تعريف yaptığım في الدانماركية التركية القاموس.

Yap
saçmalama
yaptığım
المفضلات