yanlışlar

listen to the pronunciation of yanlışlar
التركية - الإنجليزية
mistakes
third-person singular of mistake
plural of mistake
yanlış
mistake

Please forgive me for opening your letter by mistake. - Yanlışlıkla mektubunu açtığım için lütfen beni affet.

I took his umbrella by mistake. - Yanlışlıkla onun şemsiyesini aldım.

yanlış
wrong

Correct me if I am wrong. - Eğer yanlış yaparsam beni düzelt

I'm afraid you have dialed a wrong number. - Korkarım yanlış bir numara çevirdiniz.

yanlış
error

When I tried to log in yesterday, I got the error message: Incorrect password. - Dün oturum açmaya çalıştığımda bir hata mesajı aldım: Yanlış Şifre.

This is not an error. - Bu bir yanlış değildir.

yanlış
{s} incorrect

Cross out the incorrect words. - Yanlış kelimeleri çiziniz.

A new study suggests that hospital records for patients older than 65 are often incorrect, which may lead to serious treatment errors. - Yeni bir çalışma 65'ten daha büyük hastaların hastane kayıtlarının çoğunlukla yanlış olduğunu ortaya atmaktadır, bu durum ciddi tedavi hatalarına yol açabilir.

yanlış
false

What he says is false. - Onun söylediği yanlıştır.

The contestant made two false starts. - Yarışmacı, iki yanlış start yaptı.

yanlış
awry
yanlış
{s} erroneous
yanlış
mis

If you see a mistake, then please correct it. - Eğer bir yanlış görürsen sonra lütfen düzelt.

I took his umbrella by mistake. - Yanlışlıkla onun şemsiyesini aldım.

yanlış
erronous
yanlış
inaccurate

The data is often inaccurate. - Bilgi çoğunlukla yanlıştır.

I believe this is inaccurate. - Bunun yanlış olduğuna inanıyorum.

yanlış
spurious
yanlış
sham
yanlış
beam
yanlış
inexact
yanlış
{i} fluff
yanlış
uncalled-for
yanlış
misleading
yanlış
demerit
yanlış
lapse
yanlış
nice
yanlış
trouble
yanlış
misguided

Nothing could be more misguided. - Hiçbir şey daha yanlış yönlendirilmiş olamazdı.

yanlış
ımproper
yanlış
garbled
yanlış
wrong to
yanlış
amiss

Something seemed amiss. - Bir şey yanlış görünüyordu.

Something amiss was going on. - Yanlış bir şeyler oluyordu.

yanlış
be false
yanlış
bug

Some bugs were fixed. - Bazı yanlışlar düzeltildi.

yanlış
wrongs

Two wrongs do make a right. - İki yanlış bir doğru eder.

Two wrongs don't make a right. - İki yanlış bir doğru etmez.

yanlış
fault

It's my fault. You haven't done anything wrong. - O benim hatam. Yanlış bir şey yapmadın.

With all his faults, he is respected by everybody. - Tüm yaptığı yanlışlarına rağmen, herkes tarafından saygı duyulur.

yanlış
mistaken

Tom is often mistaken for a student. - Tom sık sık yanlışlıkla bir öğrenciye benzetilir.

I think I mistakenly sent that email to Tom. - Sanırım o email'i yanlışlıkla Tom'a gönderdim.

yanlış
fallacy
yanlış
inadvisable
yanlış
error, blunder, mistake, wrong, fault; wrong, incorrect, false, mistaken, improper, inaccurate, inexact, fallacious; wrong
yanlış
error, blunder, mistake; misstep
yanlış
untrue
yanlış
wrong, incorrect, erroneous
yanlış
wrongly, incorrectly, erroneously: Beni yanlış anlama! Don't get me wrong!/Don't misinterpret what I'm saying. Onu yanlış tanıyorsun. You've got a wrong impression of her./You don't know her as she really is
yanlış
bug , FALSE
yanlış
miscue
yanlış
wrongly

I formulated it wrongly. - Onu yanlış şekilde formüle ettim.

This letter is wrongly addressed. - Bu mektuba yanlış adres yazılmış.

yanlış
improper
yanlış
corrigendum
yanlış
errant
yanlış
wry
yanlış
inaccuracy
yanlış
misprision
yanlış
fallacious
yanlış
corrupt
yanlış
slipup
yanlış
bad

Tom speaks French so badly that he is often misunderstood. - Tom Fransızcayı o kadar kötü konuşuyor ki çoğunlukla yanlış anlaşılıyor.

Tom thinks that doing that is a bad idea. - Tom bunu yapmanın yanlış bir fikir olduğunu düşünüyor.

yanlış
lapsus
yanlış
{s} wrongheaded
التركية - التركية

تعريف yanlışlar في التركية التركية القاموس.

Yanlış
eğri
yanlış
Bir kurala, bir ilkeye, bir gerçeğe uymayan, aykırı olan, hatalı
yanlış
Yanlış bir biçimde, yanlış olarak, hatalı olarak
yanlış
Yanlış bir biçimde, yanlış olarak, hatalı olarak: "Evime gitmek için yanlış söyledim, gitmemek için vapurun kaçmasını bekliyordum."- S. F. Abasıyanık
yanlış
Bir kurala, bir ilkeye, bir gerçeğe uymayan, aykırı olan, hatalı: "Yanlış ve mantıksız hareketim bu suretle cezalanmalı."- A.Gündüz
yanlış
Bir kurala, bir ilkeye, bir gerçeğe uymama durumu, yanılgı, hata
yanlış
Biçimsel düşünme yasalarına uymayan, düşünülen şeyle uyuşmayan