This memorial will show our ageless respect to those who died.
Her ageless face.
The ageless pyramids stood prominently against the sunset.
Because of his age, my grandfather doesn't hear well.
- Dedem yaşından dolayı pek iyi duyamıyor.
At the age of six he had learned to use the typewriter and told the teacher that he did not need to learn to write by hand.
- Altı yaşında o, daktiloyu kullanmayı öğrendi ve öğretmenine el ile yazmayı öğrenmesine gerek kalmadığını söyledi.
This grass is too wet to sit on.
- Bu çim üstüne oturmak için çok yaş.
I wet the bed until I was ten years old.
- Ben on yaşına kadar yatağı ıslatırdım.
My father is only fifteen years old.
- Benim babam sadece on beş yaşında.
Sam is two years younger than Tom.
- Sam Tom'dan iki yaş küçük.
Fish such as carp and trout live in fresh water.
- Sazan ve alabalık gibi balıklar tatlı suda yaşar.
Fish like carp and trout live in fresh water.
- Sazan ve alabalık gibi balıklar tatlı suda yaşamaktadır.
The older you get, the more difficult it becomes to learn a new language.
- Ne kadar yaşlanırsan, yeni bir dili öğrenmek o kadar zor olur.
John lives in New York.
- John New York'ta yaşar.
Sam is two years younger than Tom.
- Sam Tom'dan iki yaş küçük.
He is five years younger than me.
- O, benden beş yaş küçük.
My mother looked at me with tears in her eyes.
- Annem gözlerinde yaşlarla bana baktı.
This song is so moving that it brings tears to my eyes.
- Bu şarkı o kadar acıklı ki gözlerimi yaşarttı.
The best time of life is when you are young.
- Yaşamın en iyi zamanı genç olduğun zamandır.
The best time of life is when we are young.
- Yaşamın en iyi zamanı genç olduğumuz zamandır.