The world's tropical rainforests are critical links in the ecological chain of life on the planet.
- Dünyadaki tropikal yağmur ormanları, gezegende yaşamın ekolojik zincirine kritik bağlantılıdır.
He saved the boy at the risk of his own life.
- Kendi yaşamını riske atarak çocuğu kurtardı.
They asked a lot of questions about my past experience.
- Onlar benim geçmiş yaşamım hakkında birçok soru sordular.
It was one of the most rewarding experiences of my life.
- Yaşamımın en değerli deneyimlerinden biriydi.
The living beings of the past were very different from those of today.
- Geçmişteki yaşam bugünkünden çok farklıydı.
I'd like to go through just one day without being told I look like my brother.
- Erkek kardeşime benzediğim söylenmeden sadece bir gün yaşamak istiyorum.
Ghost existence does not prove that there's life after death. They can be elements of another dimension.
- Hayalet varlığı ölümden sonra yaşamın olduğunu kanıtlamaz. Başka bir boyutun unsurları olabilir.
I'm sick of this hand-to-mouth existence.
- Kıt kanaat yaşamaktan usandım.
This was one of the best days of my life.
- Bu, yaşamımın en iyi günlerinden biriydi.
The doctor emphasized that the patient only had a few days to live.
- Doktor hastanın yaşamak için sadece birkaç günü olduğunu vurguladı.
I love living with you.
- Sizinle yaşamayı seviyorum.
I think that our living together has influenced your habits.
- Sanırım birlikte yaşamamız senin alışkanlıklarını etkiledi.
Tom's problem is that he lives in his own bubble.
- Tom'un sorunu kendi dünyasında yaşamaktır.
Nobody lives in this house.
- Bu evde hiç kimse yaşamıyor.
Hayat yaz çiçekleri, ölüm de güz yaprakları gibi güzel olsun.
- Yaşam yaz çiçekleri, ölüm de sonbahar yaprakları kadar güzel olsun.
Sami hayatını yeniden inşa etmeye çalışıyordu.
- Sami yaşamını yeniden kurmaya çalışıyordu.