yaşadığı

listen to the pronunciation of yaşadığı
التركية - الإنجليزية
lived
Simple past tense and past participle of live
past of live
{s} having life, having a certain kind of life (used mainly in combination)
Having life; used only in composition; as, long-lived; short- lived
yaşadığı ülke
(Bilgisayar) home country
yaşa
{f} live

Please tell me where you will live. - Lütfen bana nerede yaşayacağını söyle.

Gerhard Schroeder is the first German chancellor not to have lived through World War II. - Gerhard Schröder, II. Dünya Savaşı boyunca yaşamayan ilk şansölyedir.

yaşa
{f} living

I think that our living together has influenced your habits. - Sanırım birlikte yaşamamız senin alışkanlıklarını etkiledi.

She is used to living alone. - Yalnız yaşamaya alışkın.

doğu londralıların yaşadığı bölge
cockneydom
fokların toplu yaşadığı yer
seal rookery
geyiklerin yaşadığı orman
deer forest
rahibelerin yaşadığı binalar
convent
yaşa
huzza
yaşa
Hurray!, Hooray!
yaşa
cheers
yaşa
long live

Long live the Soviet Union! - Çok yaşa Sovyetler Birliği!

Long live the Tatoeba Project! - Çok yaşa Tatoeba Projesi!

yaşa
viva
yaşa
whoopee
yaşa
hurray

Hurray! I have found it! - Yaşasın! Ben onu buldum!

yaşa
hooray
yaşa
hurrah
yaşa
know

Did you know that some foxes lived on this mountain? - Bazı tilkilerin bu dağda yaşadığını biliyor muydun?

We love our mother almost without knowing it, without feeling it, as it is as natural as to live. - Biz neredeyse bilmeden, hissetmeden annemiz severiz, çünkü o yaşamak kadar doğaldır.

yaşa
inhabit

What animals inhabit those islands? - Şu adalarda hangi hayvanlar yaşar?

In this country, most of the inhabitants are Sunni Muslims. - Bu ülkede yaşayanların çoğu Sünni Müslümandır.

yaşa
subsist
şehir dışında zenginlerin yaşadığı yerleşim yeri
exurb
التركية - التركية

تعريف yaşadığı في التركية التركية القاموس.

Yaşa
yaşasın
yaşa
Hoşnutluk, sevinç gibi duyguları anlatmak için söylenir
yaşa
Hoşnutluk, sevinç gibi duyguları anlatmak için söylenir: "Ey vatan, ey mübarek vatan, bin yaşa."- T. Fikret