yağlı

listen to the pronunciation of yağlı
التركية - الإنجليزية
{s} fatty

You shouldn't eat fatty foods. - Yağlı yiyecekler yememelisin.

I don't like fatty foods. - Yağlı yiyecekleri sevmiyorum.

{s} oily

Tom hid the gun under a bunch of oily rags in his garage. - Tom silahını garajdaki bir demet yağlı paçavranın altına sakladı.

I didn't eat all the fries because they were too oily. - Çok yağlı oldukları için tüm kızartmaları yemedim.

tallowy
oiled
fat; plump; obese
fat

You shouldn't eat fatty foods. - Yağlı yiyecekler yememelisin.

I don't like fatty foods. - Yağlı yiyecekleri sevmiyorum.

sebaceous
made with oil, fat, grease, tallow, suet, shortening, lard, butter, or margarine
(vücut) adipose
smeary
greasy

The food at that restaurant is too greasy for me. - O restorandaki yemek benim için çok yağlı.

His sleeve touched the greasy pan. - Onun kolu yağlı tavaya dokundu.

(Konuşma Dili) easy and very profitable
unctuous
fat; adipose; fatty, greasy, oily; rich
oleaginous
oily, oleaginous; fatty; greasy; tallowy; suety; lardy; buttery
(Konuşma Dili) rich, in the money, well-off, well-fixed
lubricious
flab
fattier
greased
(Tıp) lipoid
(Tıp) oleosus
oleaginou
adipose
pinguid
yağ
oil

4. Heat the sesame oil in the wok and melt the butter. - 4. Susam yağını wokta ısıtın ve tereyağını eritin.

Give me the metal bucket with the oil in it. - Bana içinde yağ olan metal kovayı ver.

yağ
fat

The body converts extra calories into fat. - Vücut ekstra kaloriyi yağa dönüştürür.

This is a rather fatty cut of meat. - Bu oldukça yağlı bir et parçası.

yağlı bitki
Oil crops
yağlı et
fatty meat
yağlı güreş
Yağlı Güreş is the Turkish national sport. It is commonly known as oil wrestling (sometimes as grease wrestling) because the wrestlers douse themselves with olive oil. It is related to Uzbek Kurash and to Tatar Köräş
yağlı güreşçi
oil wrestling
yağlı süt
fat milk
yağlı yiyecek
fatty food
yağlı ballı olmak
to be very friendly with each other, be very pally with each other
yağlı dinkleme
grease milling
yağlı doku
fatty tissue
yağlı ekmek
bread and butter
yağlı güreş greased wrestling
(a form of wrestling popular in Turkey)
yağlı ipek
oiled silk
yağlı kablo
oil-filled cable
yağlı kapı
(Konuşma Dili) rich employer
yağlı keten
oiled linen
yağlı kil
unctuous clay
yağlı kuyruk
pie counter
yağlı kuyruk
(Konuşma Dili) job from which or person off whom a lot of money can be easily made
yağlı kâğıt
wax paper
yağlı kâğıt a wrapping paper resistant
to oil or grease
yağlı kömür
fat coal
yağlı kömür
bituminous coal, fat coal
yağlı mordan
fatty mordant
yağlı oluş
richness
yağlı soğutma
oil cooling
yağlı vernik
oil varnish
yağlı şalter
oil circuit breaker
az yağlı
low fat
yağ
{i} grease

The machine was clogged with grease. - Makine, yağdan tıkanmış.

yağlı boya
painting

The old Italian oil painting was never exhibited in public. - Eski İtalyan yağlı boya resim hiç halkın içinde sergilenmedi.

The famous oil painting was sold at the auction for 2 million dollars. - Ünlü yağlı boya resim açık artırmada 2 milyon dolara satıldı.

yağ
flattery

Flattery won't get you anything. - Yağcılık sana hiçbir şey getirmeyecek.

Imitation is the sincerest form of flattery. - Taklit en samimi yağcılık biçimidir.

yağ
essential oil
yağ
ointment
yağ
(Otomotiv,Teknik) lube oil
yağ
(Biyokimya) lipid
yağ
shortening
yağlı boya
oil color
yağ
the fat
yağlı boya
oil paints
bağırsaklardan gelen yağlı akkan
chyle
etin yağlı tarafı
adipose
ovmakta kullanılan yağlı ilaç
embrocation
prese yağlı karton
pressboard
sütü bol yağlı bir inek
jersey cow
tam yağlı süt
whole milk
yağ
oil; fat; grease; tallow; suet
yağ
tallow
yağ
auto. motor oil; lubricating grease
yağ
(cooking) oil; shortening; grease; fat; lard; butter; margarine, oleo, oleomargarine
yağ
oil; fat; grease; lubricant; ointment; mineral/vegetable oil; attar, essential oil; flattery, blarney
yağ
adipose
yağ
slush
yağ
(Anatomi) adeps
yağ
dripping
yağlı boya
(Fiili Deyim ) oil colours
çok yağlı
oily

I hate when my hands get too oily and messy. - Ellerim çok yağlı ve pis olduğunda nefret ederim.

I didn't eat all the fries because they were too oily. - Çok yağlı oldukları için tüm kızartmaları yemedim.

çok yağlı
(sabun) superfatted
الإنجليزية - الإنجليزية

تعريف yağlı في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.

yağlı güreş
A form of traditional Turkish oil wrestling
التركية - التركية
Yağdan kirlenmiş veya lekelenmiş olan
Yağdan kirlenmiş veya lekelenmiş olan: "Uzun saçları eski redingotun yağlı yakasına dökülüyor."- Ö. Seyfettin
Yağı çok olan
Yağla yapılmış
Bol ve kolay kazanç sağlayan
Üzerinde veya içinde yağı olan
Besili, semiz: "Bir de olaydı şimdi diye yağlı hindi sayıklıyorsun."- O. C. Kaygılı
Besili, semiz
Parası bol, zengin: "Dükkâna yağlı bir müşteri arıyordu."- R. H. Karay
Parası bol, zengin
yağlı ballı
Araları çok iyi, içli dışlı
yağlı bitki
Özünde yağ bulunan veya yağ salgılayan bir bitki türü
yağlı boya
Boyanın bazı özel sıvılarla karıştırılmasıyla yapılan ve eşyaya renk vermek veya onu dış etkilerden korumak için sürülen kimyasal madde
yağlı boya
Bu boya ile yapılmış (resim)
yağlı boya
"Açılın, savulun" anlamında uyarma sözü
yağlı boyacı
Binalarda yağlı boya işleri yapan kimse
yağlı güreş
Güreşçilerin vücutlarının zeytinyağı ile yğlanmasıyla yapılan bir tür serbest güreş
yağlı güreşçi
Yağlı güreş yapan sporcu
yağlı harç
İçinde bol miktarda kireç veya çimento bulunan harç
yağlı ip
Dar ağacı
yağlı kapı
Çalıştırdığı kişiye bol para, yiyecek, eşya veren aile, kuruluş vb
yağlı kara
İçine sinmiş, temizlemesi zor, yağları kolay kolay çıkmayan
yağlı kağıt
Yağlı yiyeceklerin sarılması için kullanılan bir tür kâğıt
yağlı kuyruk
Kolayca sömürülecek iş veya kişi; kolayca ve bolca yararlanılabilecek kaynak
yağlı kömür
İçinde % 20-30 uçucu madde bulunan, ısı etkisiyle bu maddeler kaybolduktan sonra kok veren kömür
yağlı müşteri
Bol paralı, çok alışveriş yapan müşteri
yağlı toprak
Gevşek ve kaygan toprak cinsi
yağ
Birleşiminde stearik, oleik, palmitik asitlerle gliserin bulunan ve bunların oranlarına göre kıvamları değişen bitkisel veya hayvansal madde
yağ
Vücudun, atılması gereken amonyak, üre gibi bazı maddelerini içine alarak deriden sızan ve ter kokusunu veren madde
yağ
Birleşiminde stearik, oleik, palmitik asitlerle gliserin bulunan ve bunların oranlarına göre kıvamları değişen bitkisel veya hayvansal madde: "Yağ gelen yerden bal esirgenmez."- Atasözü
yağ
Vazelin, mazot gibi fizik nitelikleriyle yağları andıran ve sanayide kullanılan mineral madde: "Yağı tükenmiş motor gibi duraklamış, kalmıştı."- E. E. Talu
yağ
Güzel kokulu bitkilerden çıkarılan uçucu, kokulu ve sıvı madde
yağ
Vazelin, mazot gibi fizik nitelikleriyle yağları andıran ve sanayide kullanılan mineral madde
yağ
Itırlı bitkilerden çıkarılan uçucu, kokulu ve sıvı madde
yağlı
المفضلات