تعريف yığını في التركية الإنجليزية القاموس.
- stack of
- pile of
This car is a pile of rubbish.
- Bu otomobil bir çöp yığını.
Tom threw his dirty socks on the pile of clothes in the corner of his room.
- Tom odasının köşesindeki elbise yığını üzerine kirli çoraplarını attı.
- mound
- yığın
- {i} stack
I found a stack of old National Geographic magazines at my parents' house.
- Ebeveynlerimin evinde bir yığın National Geographic dergisi buldum.
Tom put a stack of letters on Mary's desk.
- Tom Mary'nin masasına bir yığın mektup koydu.
- yığın
- batch
- yığın
- heap
Get rid of that heap of old newspapers.
- O eski gazete yığınından kurtulun.
Tom's compost heap got so hot that it spontaneously combusted.
- Tom'un gübre yığını o kadar çok ısındı ki o kendiliğinden yaktı.
- yığın
- {i} chunk
Tom was injured when a large chunk of ice slid off the roof and hit him.
- Büyük bir buz yığını çatıdan kaydığında ve ona çarptığında Tom yaralandı.
- yığın
- {i} bulk
- yığın
- {i} mountain
- kum yığını
- sand bar
- yığın
- crowd
- yığın
- budget
- yığın
- {i} conglomerate
- yığın
- {i} hill
- ekin yığını
- stack
- kırpıntı yığını
- scrap heap
- yığın
- bundle
- yığın
- (Pisikoloji, Ruhbilim) aggregate
- yığın
- stacked
- yığın
- set
- yığın
- lot
- yığın
- (Arılık) settle
- yığın
- masses
The dumb masses believe that Mandela was a decent man.
- Aptal yığınlar Mandela'nın iyi bir adam olduğuna inanıyorlar.
- yığın
- (Biyokimya) group
- yığın
- dollop
- yığın
- body
- yığın
- (Jeoloji) dump
This place is a dump.
- Bu yer bir çöp yığını.
- çöp yığını
- dunghill
- yığın
- bank
- yığın
- pile
Tom threw his dirty socks on the pile of clothes in the corner of his room.
- Tom odasının köşesindeki elbise yığını üzerine kirli çoraplarını attı.
Tom put a pile of letters on Mary's desk.
- Tom, Mary'nin masasının üstüne bir yığın mektup koydu.
- yığın
- huddle
- yığın
- wilderness
- yığın
- mound
- yığın
- parcel
- yığın
- congeries
- yığın
- agglomeration
- yığın
- crop
- yığın
- conglomeration
- yığın
- mint
- yığın
- volume
- yığın
- pot
He spends pots of money for travelling.
- O seyahat için yığınla para harcar.
- tahıl yığını
- grain heap
- beton yığını
- concrete jungle
- beton yığını
- (deyim) a concrete jungle
- biçilmiş ekin yığını
- swathe
- cüruf yığını
- spoil bank
- denetim yığını
- control stack
- döküntü yığını
- scrap heap
- ekin demetleri yığını
- (Tarım) stook
- ekin yığını
- mow
- eğreltiotu yığını
- bracken
- form yığını
- (Bilgisayar) stack of forms
- gübre yığını
- dung hill
- halk yığını
- multitude
- hurda yığını
- scrap heap
- hurda yığını
- heap
- karmakarışık hurufat yığını
- pie
- kayma yığını
- sliding mass
- kuru ot yığını
- rick
- kuru ot yığını
- haystack
- kuru ot yığını
- hayrick
- kuru ot yığını
- pike
- kömür yığını
- coal pile
- malzeme yığını
- stocks of material
- mezarın üstündeki toprak yığını
- burial mound
- odun yığını
- cordwood
- odun yığını
- woodpile
- ot yığını
- cock
- ot yığını
- mow
- ot yığını
- haycock, hayrick, mow
- rüzgârla oluşan kar yığını
- snowdrift
- saman yığını
- rick
- saman yığını
- cock
- sap yığını
- hayrick
- sap yığını
- haystack
- sinir hücreleri yığını
- nucleus
- toprak yığını
- mound
- tırpanla biçilmiş ekin yığını
- swath
- yığın
- crowd, throng, mass, passel (of people)
- yığın
- bulk , mass , stack
- yığın
- lump
- yığın
- mass
The dumb masses believe that Mandela was a decent man.
- Aptal yığınlar Mandela'nın iyi bir adam olduğuna inanıyorlar.
- yığın
- heap, pile; crowd; mass, masses; stack; (ağaç, bitki, çalılık) clump; bank; batch, set
- yığın
- aggregation
- yığın
- agglomerate
- yığın
- accumulation
- yığın
- tons
- yığın
- drove
- yığın
- force
- yığın
- clamp
- yığın
- flock
- yığın
- heap, pile, or stack
- yığın
- cartload
- yığın
- collection
- yığın
- stockpile
- yığın
- clump
- yığın
- {i} raft
- yığın
- {i} swarm
- yığın
- ton
- yığın
- {i} slew
- yığın
- loads
- yığın
- wadge
- yığın
- {i} peck
- yığın
- {i} pack
- çöp yığını
- dumping
- çöp yığını
- midden
It is an ancient midden, presently an archaeological treasury.
- Eski bir çöp yığını şu anda arkeolojik bir hazinedir.
- çöp yığını
- dump
This place is a dump.
- Bu yer bir çöp yığını.
- ölü yakılan odun yığını
- pyre
- ölü yakılan odun yığını
- funeral pyre