I couldn't decide what to do, so I just followed my heart.
- Ne yapacağıma karar veremedim, bu nedenle sadece yüreğimi dinledim.
My heart was in my boots when I thought of it.
- Onu düşündüğümde yüreğim ağzımdaydı.
She gave her guests a hearty reception.
- O konuklarını yürekten ağırladı.
I thanked him from the bottom of my heart.
- Ona yürekten teşekkür ettim.
It took guts to do what Tom did.
- Tom'un yaptığını yapmak yürek isterdi.
Tom was amazingly courageous.
- Tom inanılmaz yürekliydi.
Tom is really courageous, isn't he?
- Tom gerçekten yürekli, değil mi?