yönsüz

listen to the pronunciation of yönsüz
التركية - الإنجليزية
omnidirectional; scalar
nondirectional
omnidirectional
non-directional
scalar
yön
aspect

Imagination affects every aspect of our lives. - Hayal hayatlarımızın her yönünü etkilemektedir.

We must examine the various aspects. - Çeşitli yönleri incelemeliyiz.

yön
direction

We thought we would write out the directions, in case you got lost. - Kaybolma ihtimalimize karşın, yönleri yazmayı düşündüm.

A dreary landscape spread out for miles in all directions. - Kasvetli bir manzara, her yöne millerce yayıldı.

yön
way

He asked me which way to go. - Bana hangi yöne gideceğini sordu.

Japan and China differ from each other in many ways. - Japonya ve Çin, pek çok yönden birbirinden farklıdır.

yönsüz anten
omnidirectional aerial
yön
course

Of course you can trust me. Have I ever given you a bum steer before? - Elbette bana güvenebilirsin. Ben hiç daha önce seni yanlış yönlendirdim mi?

The flood diverted the course of the river. - Sel nehrin yönünü değiştirdi.

yön
path
yön
direction; side; aspect; way, respect, regard
yön
{i} trend

There's a trend these days towards small families. - Bu günlerde küçük ailelere doğru bir yönelim var.

yön
bearing

I lost my bearings when I came out of the subway. - Metrodan çıktığımda yönümü kaybettim.

yön
{i} bearings

I lost my bearings when I came out of the subway. - Metrodan çıktığımda yönümü kaybettim.

yön
orientation

By simply changing the orientation of a house in relation to the sun, you can save up to thirty percent of the energy required or wasted for heating or cooling it. - Güneşe göre bir evin yönünü değiştirerek evi ısıtmak ya da soğutmak için gerekli ya da boşa harcanmış enerjinin yüzde otuzunu tasarruf edebilirsiniz.

Your sexual orientation is not something you can change. - Cinsel yöneliminiz değiştirebileceğiniz bir şey değildir.

yön
quarter
yön
weather

We were rerouted because of weather. - Havadan dolayı yönümüzü değiştirdik.

yön
party

He had led the Republican Party with great success. - O, Cumhuriyetçi Parti'yi büyük bir başarı ile yönetti.

A farewell party was held for the executive who was retiring. - Emekli olan bir yönetici için bir veda partisi düzenlendi.

yön
streak
yön
rubric
yön
direction; quarter: O yöne doğru gitti. He went in that direction
yön
in terms of
yön
side, aspect; angle: Bu sorunun birkaç yönü var. There are several sides to this matter. Probleme o yönden bakmadım. I haven't looked at the problem from that angle
yön
regard
yön
facet
yön
directional
yön
side

I just discovered the dark side of Tatoeba. - Tatoeba'nın karanlık yönünü kesinlikle keşfettim.

Always look on the bright side of life. - Hayata her zaman olumlu yönden bak.

yön
respect

He's well respected for his management skills. - Yönetim becerilerinden dolayı ona oldukça saygı duyulur.

England resembles Japan in many respects. - İngiltere birçok yönden Japonya'ya benzer.

yön
point of view line of thought, line: politik yönü belli olmayan biri someone whose political views are not readily apparent
yön
complexion
yön
sense

I have a good sense of direction, so I don't get lost. - Ben iyi bir yön duyusuna sahibim, bu yüzden kaybolmam.

Tom certainly doesn't have a very good sense of direction. - Tom'un kesinlikle çok iyi bir yön duyusu yok.

yön
channel
yön
(Hukuk) aspect, trend
التركية - التركية
yönsüz
المفضلات