She steered our efforts in the right direction.
- O, bizim çabalarımızı doğru yönde yönlendirdi.
Venus rotates in the opposite direction from most other planets in our Solar System.
- Venüs Güneş sistemimizdeki diğer birçok gezegenden ters yönde döner.
Creativity is an important aspect for the development of human.
- Yaratıcılık insan gelişimi için önemli bir yöndür.
He stressed the convenient aspects of city life.
- Şehir hayatının elverişli yönlerini vurguladı.
I have a good sense of direction, so I don't get lost.
- Ben iyi bir yön duyusuna sahibim, bu yüzden kaybolmam.
We thought we would write out the directions, in case you got lost.
- Kaybolma ihtimalimize karşın, yönleri yazmayı düşündüm.
Modern cars differ from the early ones in many ways.
- Modern arabalar birçok yönden eski olanlardan farklıdır.
The Way produces one, one produces two, two produces three, and three produces the myriad things.
- Yöntem biri, bir ikiyi, iki üçü, ve üç sayısız şeyleri üretir.
The flood diverted the course of the river.
- Sel nehrin yönünü değiştirdi.
Of course you can trust me. Have I ever given you a bum steer before?
- Elbette bana güvenebilirsin. Ben hiç daha önce seni yanlış yönlendirdim mi?
There's a trend these days towards small families.
- Bu günlerde küçük ailelere doğru bir yönelim var.
I lost my bearings when I came out of the subway.
- Metrodan çıktığımda yönümü kaybettim.
I lost my bearings when I came out of the subway.
- Metrodan çıktığımda yönümü kaybettim.
This room's orientation is great.
- Bu odanın yönü harika.
Your sexual orientation is not something you can change.
- Cinsel yöneliminiz değiştirebileceğiniz bir şey değildir.
We were rerouted because of weather.
- Havadan dolayı yönümüzü değiştirdik.
That person is elected by the majority party caucus.
- O kişi çoğunluk partisi yönetim kurulu tarafından seçilir.
A farewell party was held for the executive who was retiring.
- Emekli olan bir yönetici için bir veda partisi düzenlendi.
The exit is on the right side of the direction of travel.
- Çıkış seyahat yönünün sağ tarafında.
I heard Tom's side of the story.
- Tom'un hikaye yönünü duydum.
Japanese differ from American in many respects.
- Japonlar Amerikalılardan birçok yönden farklıdır.
You are wrong in some respects.
- Bazı yönlerden hatalısın.
I have a good sense of direction, so I don't get lost.
- Ben iyi bir yön duyusuna sahibim, bu yüzden kaybolmam.
Tom has no sense of direction.
- Tom'un yön duyusu yok.
My opinion is the opposite.
- Benim görüşüm karşı yönde.
Sami was coming in the opposite direction.
- Sami karşı yönden geliyordu.