METRO'da mı çalışmak istiyorsun?!
- You want to work at METRO?!
Çalışmak istemeyen, yemek de yemesin.
- If anyone is not willing to work, then he is not to eat, either.
O gerçekten şirin ve bu yüzden onunla çalışmayı seviyorum
- He's really cute, and so I like working with him.
Teklifimle ilgili patronumun yaptığı ağır eleştiriden sonra, burada çalışmayı ne kadar süre sürdürmek istediğimden emin değilim.
- After the hatchet job my boss did on my proposal, I'm not sure how long I want to keep on working here.
İyi bir iş yapmak istiyorsanız, uygun araçları kullanmalısınız.
- If you want to do good work, you should use the proper tools.
Ne tür bir iş yapmak istediğinizi düşünmelisiniz.
- You must consider what kind of work you want to do.
Tom'un eserlerde çok sayıda projesi var.
- Tom has a lot of projects in the works.
Bilgisayarlar gerçekten edebi eserleri çevirebilir mi?
- Can computers actually translate literary works?
O benim iş arkadaşımdır.
- He is my working mate.
Kasabada veya kasabanın yakınında bir veya iki büyük fabrika kurulduysa, insanlar iş bulmaya gider, ve yakında bir endüstriyel alan büyümeye başlar.
- After one or two large factories have been built in or near a town, people come to find work, and soon an industrial area begins to develop.
Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemeliyim.
- Before going to work in Paris, I must brush up on my French.
Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemek zorundayım.
- Before going to work in Paris, I have to brush up on my French.
Şimdiye kadar Shakespeare'in üç tane yapıtını okudum.
- I have read three of Shakspeare's works so far.
Darwin'in yapıtı her şeyi değiştirir.
- Darwin's work changes everything.
Sosyal görevliden Stevenson ailesi hakkındaki bilgiyi takip etmesi istedi.
- The social worker was asked to follow up the information about the Stevenson family.
Bay Tom Jones bu yeni iş için proje lideri olarak görev yapmayı kabul etti.
- Mr Tom Jones has agreed to serve as the project leader for this new work item.
O çalışırken bir kaza yaptı.
- While working, she had an accident.
Yönetici ve moderatörler en iyi dil aracı Tatoeba Project için çalışıyorlar.
- Administrator and moderators are working for the best language tool, Tatoeba Project.
Bu kitap şairin en iyi çalışmalarından biridir.
- This book is one of the poet's best works.
İşim olmasa, bu kitapları okuyabilirim.
- Were I free from work, I could read these books.
Tüm Amerikan işçilerinin yaklaşık yarısının iş yeri emeklilik tasarruf planına girişleri yok.
- About half of all American workers do not have access to workplace retirement savings plan.
Tom iş yerindeki herkese emekli olacağını söyledi.
- Tom told everybody at work that he was going to retire.
General Motors 76,000 işçisini işten çıkardı.
- General Motors laid off 76,000 workers.
Dün gece fazla uyuyamadım bu yüzden bütün gün işte uyukluyordum.
- I didn't get much sleep last night so I was nodding off all day at work.
Tom'un bodrumunda bir atölyesi var.
- Tom has a workshop in his basement.
Atölyesinde bir tablo yapıyor.
- He's making a table in his workshop.
Komite herkesi memnun edecek önlemleri düzenlemek için dün gece geç saatlere kadar yatmadı.
- The committee stayed up late last night trying to work out measures that would please everyone.
Kansas'ı huzurlu tutmak için çok çalıştı.
- He had worked hard to keep Kansas peaceful.
Sıcak bir yaz gününde, klima bizi serin tutmak için bütün gün çalışır.
- On a hot summer day, the air conditioner works all day to keep us cool.
Ofis çalışanları problemi çözmek için hızlı ve etkili çalıştılar.
- The office staff worked quickly and efficiently to resolve the problem.
Tom ve Mary sorunu çözmek için birlikte çalıştılar.
- Tom and Mary worked together to solve the problem.
Tom Noel Arefesinde fazla mesai yapmak istemedi.
- Tom didn't want to work overtime on Christmas Eve.
Bugün fazla mesai yapmayacağım.
- I won't work overtime today.
Ağabeyim, bir ilaç fabrikasında çalışmayı planlıyor.
- My older brother is planning to work at a drug factory.
Tony, bir dükkân veya bir fabrikada çalışmak istemiyordu.
- Tony did not want to work in a shop or a factory.
Tom mühendislik dalında mastır yapmak için çalışıyor.
- Tom is working toward a master's degree in engineering.
Ne tür bir iş yapmak istediğinizi düşünmelisiniz.
- You must consider what kind of work you want to do.
Bu eserde görünen tüm karakterler tamamen hayal ürünüdürler. Yaşayan ya da ölü gerçek kişilere olan herhangi bir benzerlik sadece rastlantıdır.
- All characters appearing in this work are fictitious. Any resemblance to real persons, living or dead, is purely coincidental.
Makineleri çalıştırmaya devam etmeliyiz.
- We have to keep the machines working.
Yönetici ve moderatörler en iyi dil aracı Tatoeba Project için çalışıyorlar.
- Administrator and moderators are working for the best language tool, Tatoeba Project.
Erkek kardeşim çok sıkı çalışıyormuş gibi davrandı.
- My brother pretended to be working very hard.
Tom bütün günü Fransızca telaffuz çalışarak geçirdi.
- Tom spent the whole day working on his French pronunciation.
Mary tüm vaktini çalışarak geçirdi.
- Mary spent all her time working.
Dokuz-beş işinde çalışmaktan bıktım.
- I'm tired of working a nine-to-five job.
Sen her ne zaman hazır olursan, ben işe başlamaya hazırım.
- I'm ready to start working whenever you are.
Bulaşık makinasının nasıl çalıştığını anlatabilir misin?
- Could you explain how the dishwasher works?
O çalışırken bir kaza yaptı.
- While working, he had an accident.
Ben onu çalıştırmak için bir yolunu bulacağım.
- I'll figure out a way to make it work.
Seni daha çok çalıştırmak istiyorum.
- I want to make you work harder.
Paranın bir hükmü kalmadığında sistemin tüm işleyişi durur.
- When money ceases to have value, the entire system stops working.
Wienczysława, işyerindeki en güzel esmerdir.
- Wienczysława is the most beautiful brunette in the workplace.
Benim işyeri ile iyi bir iş yaparım.
- I do a good job with my work.
Hah, senin 'yasak büyüler'in bana karşı işlemeyecek!
- Hah, your 'forbidden magics' aren't going to work with me!
İşlemesi için plana bir şans vermek zorundayız.
- We have to give the plan a chance to work.
İşimizin yapılmış olmadığını biliyoruz.
- We know our work isn't done.
Çeneni kapa ve işine devam et.
- Just shut up and get on with your work!
İşini yarıda bırakma.
- Don't leave your work half done.
Başarılı olmak istiyorsan, çok çalışmalısın.
- You must work hard, if you want to succeed.
Başarılı olmak için sıkı çalıştın.
- You have worked hard to succeed.
Freddy geçen ay mezarlıkta vardiyalı olarak çalışıyordu, bu yüzden normal saatlerde çalışan arkadaşlarından herhangi birini göremiyordu.
- Freddy's been working the graveyard shift the past month, so he hasn't been able to see any of his friends who work normal hours.
Tom şu anda onun için çalışan on kişiye sahip.
- Tom currently has ten people working for him.
İşletme mastırımı bitirme üzerinde çalışıyorum.
- I'm working on finishing my MBA.
Şunu halletmek üzerine çalışıyoruz.
- We're working on getting that done.
Yeterli zamanım olduğundan emin olmak için deli gibi çalışıyorum.
- I'm working like crazy to make sure I have enough time.
Nobody really understands the inner workings of politics.
She knows how to work the system.
He used pliers to work the wire into shape.
I work with the homeless people from the suburbs.
He hasn’t come home yet, he’s still at work.
The rock musician worked the crowd of young girls into a frenzy.
It takes a lot of work to write a dictionary.
Work is done against friction to drag a bag along the ground.
He worked the levers.
The soft metal works well.
This artist works mostly in acrylics.
My plan didn’t work.
the mine was worked until the last scrap of ore had been extracted.
They worked on her to join the group.
His fingers worked with tension.
The dye worked its way through.
I cannot work a miracle.
He is working his servants hard.
a working ventilator.
a working knowledge of computers.
My father, who is now working in America, wrote us a letter last week.
- My father, who is now working in the United States, wrote us a letter last week.
My father, who is now working in the United States, wrote us a letter last week.
- My father, who is now working in America, wrote us a letter last week.
Labor is a necessary evil.
- Work is a necessary evil.